bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
manasızca huzurlu vakitler yaşıyor insan eğer gerçekten isterse. hep bir yerlerde var olduğu bilinen ancak yıllardır görüşülmeyen dostlarla sohbet etmenin keyfini özlemişim. en güzeli de hiç ayrı kalınmamış gibi kaldığı yerden aynı huzurla konuşabilmenin rahatlığıydı elbet.
ancak her birinde gördüğüm en büyük fark yorgunluktu. bıkmışlık, tükenmişlik ve vazgeçmiş olmanın sıkıntısı vardı hep yüzlerinde. o kadar derdin arasında bana destek olmaya çalışmaları ve inadına gülümsemeye çabalamaları üzdü ister istemez. kimseleri kendi dertlerime boğmak değil amacım, tam da bu sebeple geri çekmiştim kendimi ancak itiraf edeyim, "iyi geldi".
sürekli olarak tek bir cümle tekrar edildi ve haklılar da. hayattayız ve ne yaparlarsa yapsınlar bizi öldüremediler...
ölüm demişken... canım hocam, adıgüzelzadem, süper mariom ışıklara karışmış dün... söyleyecek söz bulamıyorum. bir yerlerde göbeğini tutarak kahkahalar atıyordur eminim. ya da kara karayev'in leyla ile mecnun senfonisini dinlerken vodkasını yudumluyordur. hiç olmadı ufak bir quartet kurmuş onu yönetiyordur, rana hocam da vardır belki orada, viyolasıyla misler gibi eşlik ediyordur hasan hocamın bestelerine ve hep birlikte yaylarından çıkan titreşimleri sonsuzluğa gönderiyorlardır. hep öyleydi zaten, hep müzikti, hep armoniydi...
karayev'i anarken gözlerinin yaşlı bakışlarını hatırlıyorum hep. "beyle ulu" diye tarif ettiği insanla birer kadeh içip müzik konuşuyor şimdi. richter'i canlı dinlediğini gururla anlatırken şimdi birlikte satranç oynuyorlar belki...
güzel insanlar hep güzel enerjilerle hatırlanıyorlar. ve eminim kendisi nerede olursa olsun besteleri hep yaşayacak. armoniyi sevdirdiği, gerçek müziği öğrettiği öğrencilerinin başka öğrencileri olacak ve efsaneleri dilden dile hep anlatılacak. insan unutulduğunda gerçekten ölüyor ve hasan hocamın unutulması asla söz konusu değil...
"paralel beşli, paralel sekizli yassaq deyirem, dinlemirsen!"