sinema tektir. bağımlı ya da bağımsız olarak ikiye ayrılmaz. "bağımsız sinema" sinema sanatının otoritelerinin var dediği değil, film seyircilerinin ve daha da kötüsü sinema sanatıyla ilişiği olan, yapımcı, yönetmen, oyuncu, eleştirmen vb. gibi kimselerin bile var kabul edip, sahiplenip kullandığı uydurma tabirlerden biri daha'dır. aslında sanatta ortada bir otorite filan da yok, hiçbir yerde otoritesi olabilecek nitelikte hiç kimse olmadığı için; önemli konularda otoritesi olabilecek nitelikte olan kişiler de umutsuzluktan dünyadan elini eteğini çektiği için önüne gelen herkes her konuda yeni bir tabir üretip içini keyfine göre dolduruyor. "bağımlı sinema" diye bir şey var mıdır. yoktur.
sinemacıların ve seyircilerin bu "bağımsızlık" isteğinin nedeni hollywood filmlerinin tüyleri boyanmış bir kuş gibi yapay güzelliğiyle uçuşu, satılmış içeriğiyle ötüşüdür. sinema sanatı hollywood'un film piyasası nedeniyle sanat olmaktan çıkıp ticarete dönüştürülmüş, ve hollywood gibi merkez ticarethanelerde hepsi neredeyse bir örnek, aynı atölyeden çıkmış arz-talep niteliğinde seri filmler üretilmeye başlanmıştır. hepimizin bildiği gibi film piyasasında akıl almaz rakamlar konuşuluyor.
hollywood film piyasası yetmezmiş gibi bir de bollywood film piyasası ortaya çıktı. bu iki merkez film ticarethanesi renkli filmler üreten renksiz ruhlar pazarı gibiler. "bağımsız sinema" konusu da bu noktada ortaya çıkıyor. yönetmenler, yapımcılar vesaireler hollywood'un zengin kaynaklarından faydalanarak film yapıyorlar ve hollywood ya da bollywood film piyasasının yapımını onaylamayacağı ya da üstlenmeyeceği film projeleri doğal olarak kısıtlı bir alanda üretilip kısıtlı bir alanda tüketilecektir. her şeyin olduğu gibi sinema sanatının yeryüzündeki dolaşımı da paranın gücüyle ya da güçsüzlüğüyle orantılı. bu nedenle ortaya çıkan bu sonuç da ortada normal olan hiçbir şey yokken anormal bir durum değil aslında ama sinemayla alakası olmayan kişileri bırakıyoruz bir tarafa, sinema emekçilerinin çıkıp da "bağımsız sinema" diye saçma bir tabiri sahiplenmeleri sinema sanatı açısından hiç sağlıklı bir durum değil.
bahsettiğimiz sinemacılar karşı filmleri o filmlerin bir merkeze bağımlı olduğunu söyleyerek eleştirirken ya da ötelerken öte tarafta kendi yapacakları filmleri de o bağımlı olmak istemedikleri ya da bağımlı olmayı reddettiklerini düşündükleri merkezlere bağımlı olmamak için ürettiklerini söylemiş oluyorlar. oysa bir sanat dalı kendisi için var olmalıdır. bildiğimiz gibi birçok ülke sineması ülkesinin adıyla anılıyor. her kültürün kendisine has, kendisini diğer kültürlerden ayırıcı özellikleri var, bu durumda her ülke sinemasının kendi ülkesinin adıyla anılması sinema çevresinde "bağımsız sinema" denilen bir tabir kullanmaktan çok daha akılcı ve sanat açısından da çok daha doğal bir durumdur.
birileri çıkıp tarih yazmaya başlayacak mı acaba diye bekliyoruz hala. sinema tarihi bitmiş midir. neden elimizdeki sinema tabirleri bir tarafta, ortalıkta dolaşan uydurma tabirler bir tarafta uçuşuyor. kimse çıkıp dur demez mi böyle bir duruma. sinemayla ilgili bugünden ne kalacak geleceğe uydurma tabirlerden başka.
ayrıca bu berbat durum ne yazık ki yalnızca sinema sanatıyla ilgili konularda değil her konuda aynı durumda. tarih yazan kimse kalmadı.