Ellerim... Mat metalden yapılmış bir zırhın içerisinde. Hayır ellerim değil, tüm vücudum zırh içinde.
Taştan bir taht üzerinde oturuyorum. Çevremdeki insanlar korku ile bana bakıyorlar. Yorgunluk... Ağır bir yorgunluk var ve kemiklerim ağrıyor. Bedenim acı çekiyor, güçsüzüm ve zayıfım.
Korku ile bakan gözler... En çok korku yaka paça getirdikleri yaşlı bir adamın gözlerinde. Dehşet ile bakıyor. Yanında 7-8 yaşlarında esmer bir erkek çocuğu var. Çocuk yerde diz çökmüş, yaşlı adam ise ayakta; fakat elleri arkadan bağlanmış.
Yaşlı adamın yüzünün yıllarca güneşe maruz kaldığı kırışıklıklarından ve koyu renk teninden anlaşılıyor. Üzerinde beyaz, belki beyaz ama kirden rengi koyulaşmış bir entari var. Kalın iplerden dokunmuş bir kumaştan yapılmış.
Yaşlı adam dehşet içerisinde bana bakarken ben de çocuğun gözlerine bakıyorum. Olur. Bu çocuk olur. Onay veriyorum.
Ben çocuğun gözlerine bakmaya devam ederken etraftaki herkes kaçarcasına ortamdan uzaklaşıyor. Yaşlı adam, sağından ve solundan koluna girilen iki tane iri kıyım adam tarafından sürüklenirken yalvaran sesi taş duvarların arkasında uzaklaşıyor.
Yorgun sağ elimi havaya kaldırıp, işaret parmağımla çocuğa doğrultuyorum. Zırhla kaplı kolumu zorlanarak kaldırırken, çocuk da ayağa kalkmaya başlıyor.
Sonra bir anda... Görüntü değişiyor.
Ben ayağa kalkarken karşımda siyah zırhı ile taştan bir taht üzerine oturan varlığın bana doğru uzattığı eli kucağına düşüyor. Çakala benzer yüzünün ve uzun kulaklarının olduğu zırhlı başı omzuna düşüyor.
Ağrılarım geçmiş, taze bir beden içerisinde ayağa kalkarken, mat siyah zırh ile kaplı inpu'nun * ölü bedenine bakıyorum.