1983 doğumlu ingiliz aktör. ingiltere'ye kısmen bağlı olan doğduğu ada nefis bir yermiş, bakabilirsiniz şuradan .
"henry william dalgliesh cavill" olan tam adı ve soyadıyla tam bir "kraliyet ailesinden galiba bu" izlenimi veren cavill, ev kadını bir anne ve broker bir babanın 4 çocuğundan biriymiş (hepsi erkek, anne terliğini az yememişlerdir). 13-18 yaş arasını, buckingham'ın ünlü okullarından stowe school'da geçirmiş. yatılı bir erkek okulu olan (sonradan kız öğrenciler de alınmaya başlanmış ama erkekler çok daha fazla halâ) stowe school hem özel bir okul hem de eğitimi hakkında gırla makale yazılmış, bizim cumhuriyetimizle yaşıt bir okul.
afganistan'da görev yapmış ingiliz kraliyet deniz piyadelerinde binbaşı olan abisi niki richard mbe madalyası almış. "british empire medal" diye bir onur madalyası sistemi var ingiliz kraliyet ordusunda. savaştaki üstün başarıları sebebiyle 5 dalda madalya verilebiliyor ve bu madalyaların üstü yok. yani bunlardan birini almak ordu askerleri için en yüksek başarılardan biri. mbe de bu 5 dalın en düşüğü ve binbaşı, yüzbaşı ve kıdemli subay gibi rütbelerdeki askerlere verileni. sonuç olarak, niki'nin bu ödülü alması bizdeki gazilik nişanına oldukça benziyor. şuradan bilgilenebilirsiniz.
"abisinden bize ne lake, henry'yi anlat bize" diye sitem edebilirsiniz ama abisinin askeri madalya alması henry için çok önemli. henry oyunculuk yapamasa ve seçmelerde başarısız olsa, "büyük bir gururla" asker olacağını birçok yerde açıklamış bir aktör. cavill ailesinin de milliyetçi damarının oldukça kuvvetli olduğunu söylemek mümkün.
henry cavill genç yaşta oyunculuğa başlamış bir oyuncu (20'li yaşlarından hemen önce işte, çok da genç değil aslında). charles aznavour'lu 2001 yapımı laguna'daki rolü ile dikkat çeken cavill'in ilk kayda değer oyunculuğu the count of monte cristo'daki "albert mondego" rolü (en soldaki ). ardından tristan + isolde,hellraiser: hellworld, stardust ve tabii ki the tudors'daki 4 sezonluk başrolü geliyor. 2013'ten sonra da hepinizin bildiği gibi yeni dönem superman'i kendisi oldu. amerikan olmayan ilk superman olması bir yana, superman'i birkaç film boyunca canlandıran christopher reeve'den sonraki ilk aktör de kendisi. oyunculuğunun hiçbir yönü için takdir edilmeyecekse, bunun için takdir edilmeli bence.
russell crowe hayranlığı, superman olduğu man of steel ile başlamamış. the beautiful mind'da kamera arkasında getir götür işlerine bakması ve gladiator'ün tam bir hastası olması da var. crowe'un the beautiful mind'ın çekimlerinde yanına gelip kendisinden oyunculuk ile ilgili öğütler isteyen bu genç adama, gladiator filminden imzalı bir fotoğrafını ve birçok hediye içeren bir kutunun üzerine yazdığı "dear Henry: a journey of a thousand miles begins with a single step" yazısını kendi kariyeri için kilometre taşı olarak olarak görüyor olmalı. cavill'in, man of steel'de kal-el'in babası jor-el'i crowe'un canlandırması için yapımcılara baskı yapmışlığı da varmış.
küçük bilgiler verip bitireyim, yazmaktan yoruldum:
- daniel craig'in james bond olduğu casino royale için seçmelere girmişliği ama kazanamamışlığı var. yapımcılar oyunculuğundan çok etkilense de, çok genç olduğunu düşündükleri için rolü craig'e vermişler.
- video oyunlarıyla arası oldukça iyiymiş. hatta zack snyder superman olması için onu ilk aradığında, world of warcraft oynadığı için telefonu açamamış. sonra snyder'i geri aradığında da "birinin hayatını kurtarıyordum, açamadım, kusura bakma" demiş.
- çocukluğunda ve ilk gençliğinde baya tombulmuş ve okulda kabadayılık* taslanan tek çocuk oluyormuş genelde. şimdiki devasa haline bakıp da "okuduğu okullarda hep el üstünde tutulan, temiz çocuk olmuştur bu" demeyin. lakabı bile "fat cavill"miş.
- man of steel için deli gibi kas çalışmış (şaşırmadık). 2011'deki immortals'taki "theseus" rolü için vücudundaki yağ oranını %6'ya düşürmüş. superman içinse bu oranı %3'e indirmiş. bu %3 yağ oranı, vücut geliştirmecilerin yarışmalar öncesi hedefledikleri oranmış.
- yatılı okul zamanında okumayı aksatmış olduğunu her yerde söylese de, büyük bir çizgi roman hayranı. watchmen'in filmini beğenmeyen kitleden kendisi.
- dillere yatkınlığı varmış. akıcı olarak "fransızca", günlük konuşma seviyesinde "italyanca" ve "almanca" biliyormuş. imdb'de "çekce" konuşabildiği bilgisi de var ama bakın hangi seviyede: "(he) can order a beer in czech"
- geçen hafta bir fotoğrafı düştü internete, katıla katıla güldüm. internette kendisinin öldüğü ile ilgili çıkan haberlere (vereceğim fotoğrafa iyi bakın, "died: 3 march 2018" bile yazıyor) tepkisini şu fotoğrafla göstermiş.
ukdeci wtf'ye sevgiler... umarım istediği gibi doldurabilmişimdir başlığı. elimden gelen bu.
edit: her zamanki gibi yazım yanlışlarını düzelttim.