1. dostoyevski öyle bir isimdir ki, anlattığı hikayeyi okumazsınız, yaşarsınız, ordasınızdır adeta. rus edebiyatını avrupa ve anglo-sakson edebiyatından ayıran noktalardan biri de belki de bu tür büyük isimlerin hikayeyi yaşamın içinden kılabilmesidir.

    az sonra aşağıda yazan satırlar, kitap hakkında çok genel bilgiler içermekle birlikte, niteliği taşıyor olabilir de, bilginize:

    suç ve ceza'ya gelince: raskolnikov'un hasta yatağında yatarken odasının kapısının açılması ve kız kardeşinin nişanlısının önce şehre, sonra odaya raskolnikov ile tanışmak için teşrifi sırasında, 2 sayfaya yakın bir durum ve mekan tasviri mevcuttur. ortamı ve duygu-durum değişikliklerini sanki bir film izliyormuşçasına hissedersiniz, sanki o kapıdan içeri giren nişanlı veya o sırada hasta yatağında yatan zavallı raskolnikov sizsinizdir...

    suç ve ceza'yı dünyanın en büyük romanlarından biri yapan, dostoyevski'yi dünyanın en büyük romancısı yapan şey de budur zaten. çok enteresan ve hiç bilinmeyen bir kurgu, sıfırdan yaratılmış bir hikaye değil, olağan bir cinayet üzerinden katilin aslında ahlaksız düzenin mağduru olmasını konu alan olaylar silsilesi ve vicdan muhakemesi sırasında sizin de o karakterin içine girebilmeniz, o baltanın sapını ceketinizin astarına diktiğiniz bez parçasında hissedebilmenizdir. raskolnikov köprüden geçerken aşağıdan akan suyun şırıltısını hissedebilmek, samanpazarında kokuyu duyabilmek ve kısacası dönemin rusyasında raskolnikov ile beraber bir yaşam sürebilmek...
    0roman