1. 9 yıldır kullandığım, artık vücudumun bir uzvu olan zımbırtı.

    neresinden tutarsan tut ayrı bir derttir bu. en büyük sıkıntısı da kırılmaya en meyilli eşyanız olması. eğer sahip olduğunuz aksesuarlardan biri kırılacaksa kesinlikle o kırılan şey gözlük olur. türkiye'de de ucuz değil ki bu meret. öğrencilik döneminde kırıldıysa ve sürekli gözlük kırdığın için ailenle papaz olmaya başladıysan bin bir türlü yapıştırma teknikleriyle uğraşırsın.

    insanoğlu işte kendinde olmayan ne varsa istiyor. kiminle konuşsam "hep gözlüklü olmak isterdim, çok güzel bir şey" lafını duyuyorum ve bıktırıyor bir süre sonra insanı. hoş bilmiyorlar ki o gözlük bir süre sonra burnunun üstünde at taşıyormuşsun gibi hissettirecek. evet at. burnunun şekli değişecek, yepyeni bir kemikle baş başa bırakacak bu namussuz seni.

    yatarak televizyon veya film izlemek işkence zaten. Bir de "koltukta sızmak" eylemi sizin için geçerli olmuyor eğer geçerliyse o gözlük mutlaka kıçınızın altına girecektir bir şekilde. aynanın karşısına geçip uzaktan gözlüksüz nasıl göründüğünüzü hiç bilemeyeceksiniz.

    işin acı tarafı insanların bir çoğu gözlerinin bozuk olduğunun farkında bile değil. hayatı sd kalitesinde izliyorlar ve herkesin öyle gördüğünü sanıyorlar. her ne olursa olsun bir göz doktoruna görünün efendim. zaten şimdiye kadar hiç bir hastahanede göz için uzun bir kuyruk görmedim yarım saatinizi almaz.

    bir de kullananlar veya yeni başlayanlar için temizlik önemli bir konu. öyle her bulduğunuz "aa bu pamuklu mu? dur gözlüğümü sileyim" demeyin. çevrenizde gelişen olayları bir süre sonra çizik çizik izlersiniz. ellerimizi güzelce temizleyip sabunu elimizde köpürtüyoruz daha sonra gözlük camlarına iyice yedirerek tatlı su ile durulama işlemi gerçekleştiriyoruz. bir kağıt havlunun üzerine bıraktığımız gözlükler kısa zaman içerisinde size pırıl pırıl bir görüntü olarak geri dönüyor.
    #70689 pawn sacrifice | 7 yıl önce
    0araç gereç