‘’Ortanın solu’’ sloganının parti içinde yarattığı büyük çalkantıya ve gruplaşmaya karşın, büyük sermayenin CHP içinde kalan sözcüleri partiyi terk etme gereği duymamışlar, hatta ‘’ortanın solu’’ sloganını savunmuşlardır.
1973 seçimlerinde CHP, 12 Mart Muhtırası sonrasının ve üç yılık olağanüstü dönem uygulamasının koşullarından faydalanmıştı. CHP, 12 Mart baskı ortamını sertçe eleştirerek parlamenter demokratik sistemin işlerliğine istikrar kazandırmayı vaat etti, seçim kampanyasında genel af sloganını ön plana çıkararak sosyalist ve devrimci kesimlerde hatrı sayılır bir yankı uyandırdı. Partinin seçim bildirgesinde, 12 Mart rejiminin ‘’büyük yabancı sermaye ile işbirliği yapan tekelci sermaye’’nin ekonomideki egemenliğini daha da geliştirdiği, bu yönelimin değişmemesi halinde ‘’dar gelirli halk toplulukları kadar küçük ve orta işletmelerin de zarar göreceği’’ anlatılıyordu. Diğer yandan Bülent Ecevit, CHP’nin ‘’halktan kopuk devlet partisi’’ imajını başlıca bileşenlerinden biri olduğunu düşündüğü otoriter laik tutumunu, dini, manevi/özel hayat alanında serbest bırakan bir tutma dönüştürerek, hem sözkonusu imajdan kurtulmayı, hem de Müslüman kitlelerin en azından sempatisini kazanmayı amaçlıyordu. 12 Mart döneminin özgün koşularında bu mesaj, son derecede heterojen taleplerle harekete geçen kitleleri, ortak bir coşku temelinde bir araya getirmeyi başardı. Böylece parti, hızla bilinçlenmekte olan işçiler başta olmak üzere bütün demokratik güçlerden ve tekelciliğe karşı kesimlerden oy aldı.