televizyon tamirinin yapıldığı dükkan. bozulan televizyonunuzu ya servise gönderin ya da televizyon hastanesine götürün. hala varlar mı bilmiyorum ki inşallah yoklardır, sokak aralarında bir yığın televizyon barındıran köhne bir dükkana tanıdık da olsa götürmeyin.
tüplü televizyonun kullanıldığı zamanlar. simsiyah telefunken ya da kahverengi tahtadan yapılmış görünümlü devasa televizyonlar. bizimki kahverengi olanlara göre daha kibar olan siyah bir telefunken'di. bir kış mevsimi bozuldu bu. mahalledeki tanıdık televizyoncu amcaya götürdü babam. dükkan yukarıda tarif ettiğim gibi bir yer. yer toprak. çadır gibi demir iskeletli bir barınak bulmuş sanki adam. tepesini örtmüş, içine de yığınla televizyon doldurmuş. hepsi kapalı ya da bozuk duruyorlar öyle üst üste. adam da bir kemal sunal filmindeki televizyoncunun aynısı: saç baş dağılmış. televizyon kablosu görmekten gözler benzetmek gibi olmasın bir tuhaf olmuş. babam da buna güvenerek emanet etti galiba televizyonu. işte o gün bizim televizyonun bitkisel hayata girdiği gün oldu. haftasına tamirciye gitmeye başladı. sonra biraz toparlanır gibi oldu. idare etti birkaç ay. ve bayramlarda, resmi tatillerde yani babanın evde olduğu günler açılmaz oldu. sana nispet yapıyor herhalde diye dalga da geçtik adamla. meğer işin aslı öyle değilmiş.
bizim kaçık tamirci televizyonun orijinal parçalarını söküp yerine abuk subuk şeyler takmış. biz bunu bu adam anlamıyor herhalde deyip televizyon hastanesine gittiğimizde anladık. adam televizyonun içindeki birçok şeyi her gidişimizde araklamış, tekrar gelsinler diye uydurma şeyler yapmış.
bu durum başka yerlerde de olağan bir şeymiş: bilgisayar, araba, ... gibi pek çok alette böyle dümenler dönüyormuş.