günümüzde büyük 's' harfiyle yazılan yüce bir sanat anlayışı var. bu şekilde tanımlanan sanat güzel sanatlar 'fine arts' olarak da isimlendirildi mazide kalan bir dönemde.
başlangıçta sanat ve zanaat ayrımı yoktu. bugün sanatçı ile zanaatkar arasında bulunan ayrımın ortaya çıkışı oldukça geç bir döneme denk gelir. zanaatkar derken bunu açalım. fine arts kavramının daha altına yerleştirilen ve minor arts olarak tanımlanan zanaatlar daha çok süsleme ve kullanım eşyasına estetik katma amaçlı üretimlerdir.
ortaçağ ve rönesans boyunca sanatsal üretim bu iki kavram arasında ayrım gözetmemiştir. fonksiyonu olmaksızın yalnızca estetik amaçlarla üretilen resim heykel gibi ürünlerin sanat olarak tanımlanması, daha önceleri benzer kurumların varlığından söz edilebilse bile fransız akademisinin kuruluşuyla başlatılır. www.thoughtco.com/... daha önceleri lonca sistemleri içinde usta çırak ilişkisi çerçevesinde verilen sanat eğitimi bu akademinin kurulmasıyla farklı bir yön kazanmış ve hem eğitim okullaşmış hem de sanat zanaat ayrımı yapılarak akademik anlamda güzel sanatlar üretimi tanımlanmıştır.
sanatın hikayesinde bu da yalnızca bir dönemdir. değişim, dönüşüm ve gelişme hayatın her alanında olduğu gibi sanatta da etkilerini göstermiştir. akademinin tanımladığı geleneksel anlamıyla güzel sanatlar görüneni en başarılı biçimde iki boyutuyla tuvale aktarmak, ya da üç boyutuyla heykeller üretmektir. ki mimetik sanat olarak adlandırılır ve sınırları bellidir.
zamanın getirdiği gelişimler bu tanımda kırılmalara yol açmıştır. fotoğraf makinesinin icadı bu kırılmada önemli bir faktördür. görüneni iki boyuta aktarma konusunda en iyi ressamdan bile başarılı olan, seri olarak üretilen ve çok kısa sürede ortaya bir mamul çıkaran fotoğraf makinesi bilinen anlamda resim sanatı üreterek geçinen ressamlarda büyük bir yenilgi duygusu yaratmıştır.
bu noktada arayış başlar. bu arayışın ulaştığı ilk nokta empressionism'dir. izlenimcilik. kendini sanatçı olarak tanımlayan insan ilk kez, gözün gördüğünü değil, kendi gözüne görüneni, gördüğünün kendisinde oluşturduğu izlenimleri yerleştirir tuvale. ve tabii ki mevcut duruma tutunarak ayakta kalma konusunda azimli olan akademik anlayış tarafından reddedilir. salon de refusee bu reddedilişin semeresidir. yaptığı resmin içine bir unsur olarak kendi algısını katan sanatçıların ürünleri akademik anlayışın yıllık resmi sergilerine kabul edilmezler ve bir araya gelerek reddedilenler sergisi açarlar. en.wikipedia.org/... günümüzde pek popüler olan bohem sanatçı kavramı da bu dönemin ürünüdür. akademik sistem içinde belirli tarifelerle ve genellikle sipariş olarak iş üreten sanatçıların tuzu kurudur. reddedilenler ise sanat benim için budur, ister al, ister alma dayatmasıyla ürettikleri, bugün milyon dolarla alıcı bulan resimlerini satmakta büyük zorluk çekerler. buna rağmen, sefil hayatlar sürdürmek pahasına yaptıklarından geri adım atmayı da kabul etmezler. Kendi yorumlarıyla dahi olsa, her şeye rağmen empresyonistlerin resimleri görüneni tuvale aktarmak üzerinedir.
bu dönemde paris kafeleri, meyhaneleri son derece üretken fikir tartışmalarına sahne olur. sanat kavramı sorgulanmaya başlar. sanatçı, kendini tanımlamaya başlar ve yaptığı işin kendini yansıttığı, böyle olması gerektiği fikrini ileri sürer. bu tartışmaların halen sürdüğü bir dönemde birinci dünya savaşı patlak verir avrupa'da. etkilenmeyen kimse yoktur. her yerde büyük acılar yaşanmaktadır. bu durum sanatçıda ve sanatta başka bir açılıma doğru ilerlemeye yol açar. bu denli büyük acılar yaşanırken kuşlar, kelebekler, dingin manzaralar, güzel kadınlarla, güzellik kavramıyla sanatçının işi olmaz. sanatçı, bu acılara dikkat çekmeli, gittikçe anlamsızlaşan hayatın anlamını sorgulamalı, biçime yönelik algıyı deforme etmeli, farklı bakış açıları getirmelidir. bunu sanat izleyicisinin dikkatini çekmek, onu irkiltmek, hayatı sorgulatmak ve zihnini zorlamak amacıyla yaparlar. nitekim bu dönemde üç beş sanatçının bir araya gelerek kurduğu çok sayıda akım ve hareket vardır. bunların herbiri kendine ait bir manifestoyla ortaya çıkar. yaptım ama hele bir bakın neden yaptım diyen metinler yayımlarlar. Manifestoyla ortaya çıkan akımların ilklerinden biri kübizmdir. en.0wikipedia.org/... devamı hızla gelir, dada, sürrealizm, fütürizm vs. bu dönem sanatını anlamlandırabilmek için manifestolardan bağımsız bakış açıları yetersizdir. Sanat izleyicisinde oluşan ‘anlaşılmıyorsa sanattır’ yargısı da yine bu dönemin sanatıyla birlikte ortaya çıkar. Manifestosuna dair bir fikriniz yoksa o sanat anlaşılmaz çünkü.
Sanatın manifestolarla ortaya çıkması neticesinde bu dönemde yapılan esasen son derece çirkin, alıp duvara asılmayacak şeyler bugün milyon dolarla alınıp satılır metalar haline gelmiştir. bu bağlamda modern sanatı sevmek ve beğenmek gerekli değildir çünkü sanatın öyle bir amacı yoktur. aslolan manifestodur. o manifestonun yanında üretilen ve ilk kez yapılan herşeyin günümüz piyasasında inanılmaz değerlere alıcı bulmasının arkasında alınıp satılanın ortaya konan iş değil, o işi ortaya koyan fikir olduğu gerçeği vardır. yoksa sıradan sanat izleyicisinin dediği gibi, "ne var ki bunda, aynısını ben de yaparım". ve fakat yapılan aynıları, altında yeni bir zihinsel üretim temeli olmadığı için hiç bir zaman aynı değerlere ulaşmazlar.
Hikayemize devam edelim, Avrupa’nın yaşadığı savaş öylesine yıkıcı ve izleri öylesine kalıcı oldu ki bir zaman sonra sanatçılar yeni dünya’ya, amerika’ya göç etmeye başladılar. Burada başka bir dünya vardı. Sanata, her türlü yeniliğe aç kitle, sunulan her şeyi iştahla ve süratle tüketiyordu. Bu dönemde sanat, bir yandan tuvalin sınırlarını zorlarken bir yandan da hayatın tüm alanlarına yayıldı. Alınıp satılamayacak, müzelere girip burada yaşlanıp küflenmeyecek anlık üretimler girdi devreye, performans sanatı, happening gibi canlı yaşanan şeyler, doğayı değiştirip dönüştüren land art gibi akımlar ortaya çıktı.
bugün artık sanat, sanat adına gerek teknik uygulama, gerek fikirsel temel olarak üretilebilecek her şeyi üretmiş, tepe noktaya ulaşmış, yeni ufuklar arayışına girmiştir.
tuvale yapılan resim her zaman alıcı bulur ama yeni değildir. geçtiğimiz yüz yıllık süreçte yeni olarak ortaya konan her şey de bugün eskimiş ve klişeleşmiştir. sanatçı bulunduğu tepe noktadan ayağını kesip yıldızlara ulaşabilmek için çabalamaktadır. son yıllarda bu alanda dikkat çekici bir adım göremedik. ama ümidi kesmemek lazım.