bütün canlıların en temel dürtüsü genlerini aktarabilmek. tek hücrelilerden en karmaşık yaşam türlerine kadar bu böyle. yeryüzünde yaşamın sürmesi buna bağlı. eşeyli türlerde üreme için iki birey gerekli. işte onun adı cinsellik.
yalnızca insan türüne özgü olmak üzere cinsellik bir kaç bin yıldır sıkıntılı. şurada burnumuzun dibindeki antik kültürlerde cinsellik hieros gamos kut törenleriyle kutsanan bir şey iken ataerkil düzen ve onun işbirlikçisi semavi dinler yoluyla kısmen kısıtlandı, kısmen de yasaklandı. bu insanlık için büyük bir travma. antik yunanda aleni ve neredeyse resmi bir şekilde yaşanan eşcinsellik lanetlendi. evlililik müessesesinin öncesinde dişilerin cinsellik yaşaması yasaklandı. yine dişilerin evlilik sürecinde farklı partnerlere ilişki yaşaması yasaklandı. insanların çıplak sevişmesi, üreme faaliyeti dışında zevk için cinsellik yaşamak bile yasaklandı. geçmiş dönemlerde rahatça ve yargılanmadan doğal akışı içinde yaşanan cinsellik sınırlanıp yasaklandıkça insan zihni bu konuya kilitlendi kaldı. dürtü çok sağlam çünkü.
bir yandan ayıp ve günah, cehennem ateşleri bekliyor seni, bir yandan da hiç aklından çıkmıyor.
bu ağır yasaklar dönemi batıda 1968 kuşağı ile birlikte sarsılmaya başladı, henüz yıkılmadı ama sarsıldı. doğulu toplumların bu aşamaya gelmesine henüz çok zaman var.
kişilerin cinselliğini istediği şekilde, istediği kişiyle yaşayamaması türlü türlü toplumsal sorunlara yol açıyor ve bu sorunların sebepleri halen görmezden geliniyor. dünya sürekli değişiyor, değer yargıları sürekli değişiyor ama uzun süredir egemen bu yargılardan kurtulana kadar belki de daha onlarca nesil mutsuz yaşayacak.