film hiç bir şeye kesin gözüyle bakılmaması gerektiğini anlatıyor. her şey apaçık ortada gibi görünürken detaylara indiğinizde aslında hiç de o kadar aleni bi şekilde ortada olmadığını görüyorsunuz.
bazen bize dayatılanı doğru kabul ediveriyoruz sorgulamadan. ikna kabiliyeti güçlü biri karşımızda kendinden emin bir ses tonuyla "böyle böyle olmuş, işte görüyorsunuz her şey ortada" dediğinde bilinçaltımız anında kabul ediveriyor bay özgüvenin söylediklerini.
ya adam yalan söylüyorsa?
bazen de önyargılarımız yüzünden bizi istedikleri yöne yönlendirmelerine izin veriyoruz. mesela bi sokak çocuğu bi de zengin çocuğunu yan yana koysalar, ortada çalınmış bir çikolata olsa... sevgili ön yargımız bize direkt "çikolatayı sokak çocuğu çamıştır kesin" diye bağırır. halbuki ne belli?? nerden biliyorsun onun çaldığını, alnında mı yazıyor? hayır, kolayımıza geliyor böyle düşünmek. irdelemiyoruz. sorgulamak aklımızdan geçmiyor. acaba mı demiyoruz...
işte bu filmde henry fonda bu soruları soruyor. o da bilmiyor adam suçlu mu değil mi, sadece şüpheleniyor ve sorguluyor.