Bir panik anında ne yapması gerektiği söylenmemesi gereken insancıklar. Dikkat: söylenmemesi gereken!
Dün maalesef ikinci bir örneğini yaşadığım ve faciadan kıl payı dönülen bir olaydan sonra başkalarıyla da paylaşayım dedim.
Öncelikle yolda yürürken çocuğunuzun elini bırakmayın. Hep görüyorum çocuklar önde yürüyor zıplayarak. Anne babası, dedesi ninesi arkadan takip ediyor. Parkta, bahçede, Vs değilsiniz ki. Yolda yürüyorsunuz. Büyük ihtimalle Yaya geçitlerinin önemsenmediği bir yerdesiniz. Kaldırımda yürürken de çocuğun yola inmesini engellemek, bir terslik olursa çocuğu kucaklayıp koruyabilmek adına hep yakınınızda tutun.
Gelelim dünkü olaya. Dede ve 5 yaşlarındaki torun. Dede çocuğun bisikletini ittiriyor, hani şu arkasında ittirmek için uzun sopa olanlardan. çocuk sıkılıp bisikletten iniyor ve dedesinin önünde zıplayarak yürümeye başlıyor. Adımlarımı yavaşlatıyorum çünkü Yol ayrımındayız. Benim bildiğim çocuk oradan koşarak karşıya geçecek, dönüp bize bakacak.
Benim bir gözüm çocukta, öbür gözüm yolda. Çocuk yol ayrımından karşıya geçti, biz halen o dörtyolun öbür tarafındayız. Yol işlek bir cadde sayılır. Otobüs durakları falan var, merkezi bir yer. Dede çocuğa sesleniyor gülerek, oğlum gel buraya falan diyor. Bir yandan da yavaaaaş yavaş bisikleti ittiriyor. Ben hızlandım, Dede benden geride kaldı. Çocuk çok sevimli, karşıdan bana el sallıyor.
O sırada bir otobüs çıkageliyor. Benim kalp küt küt, yığılıp kalıcam oraya ama bi terslik olsa biliyorum ki dede çok geç kalacak, etrafta oyun oynayan çocuklar, yaşlı teyzeler falan var yani yardım edecek kimse yok. O yüzden sakin kalmak için debeleniyorum, ben hızlanıyorum, otobüs yaklaşıyor. Dede otobüsü yeni gördü. Çocuk Ufacık. Şoför çocuğu görmedi haliyle. Otobüs son sürat geliyor. Çocuk hızlı mı hızlı gelen otobüse sonra da bize bakıp gülüyor. Arabaları seviyor belli ki.
Dede bağırıyor: oğlum dur orada, gelme buraya!
Çocuk sizi böyle panik görünce korkacak ve size doğru koşmaya başlayacak çünkü tek güvencesi sizsiniz. O yüzden orada kal ya da buraya gel gibi emirler vermeyin. Orada kal dersiniz, çocuk koşarak size gelmek ister, araba çarpar. Buraya gel dersiniz, çocuktur ufacıktır, koşup yetişemez ve araba çarpar.
Ben içim her ne kadar dolup taşıyor olsa da çocuğa gülümsüyorum ve Aa o ne o oradaki diye çocuğun arkasındaki alelade bir noktayı parmağımla işaret ediyorum. Çocuk gülerek arkasına bakıyor, otobüs kornaya abanmış bir şekilde geçip gidiyor. Otobüs gidince karşımda başını bize doğru çevirmekte olan çocuğu görüp derin bir oh çekiyorum, hem de nasıl oh. Dedenin yaptığı gibi panikle çocuğa gelme demiş olsaydım ne olurdu düşünmek bile istemiyorum. O ufacık beden muhtemelen kaldıramazdı öyle bir kazayı. Dede anne babaya ne derdi, kendiyle nasıl hesaplaşırdı bilmiyorum.
Bunların hepsi bir dakika sürmemiştir bile. Çocuğa seslenişimle otobüsün geçişi arasında da 2 saniye anca var ama o 2 saniye yıl gibi geldi. Çok korkunç bir şeydi, hala elim ayağım boşalıyor aklıma geldikçe.
Beni asıl şoke eden şeyse dedenin bu faciadan sonra çocuğun yanına giderek "sözümü niye dinlemiyosun kerata" diye maytap geçmesiydi. Siz söyleyin, ben mi çok abartıyorum bir çocuğun trafik kazasına kurban gitmesini yoksa Dede mi fazla orospu çocuğu?