bu başlık kişiye özel bir başlıktır
  1. Kaçılan o masa değildi belki, bir başkasının oraya hemen gelmiş olması da bunu doğrulamaya yetmekten daha fazlasını yapamazdı. Kimse bir masadan kaçmaz.

    Güneşin kızıllığı yok oluşa boyu eğmişken koyu mavinin altında, bu yok oluş camdaki yansımanın var olma nedeni oluvermişti. İç mekanın ve yan masada oturan bir başka bireyin doğrudan o batıştaki mavi-kızıllık arasında debelenen hafif bulutların üzerinde yansıması ortaya çıkmıştı. Cam iyi ki vardı. Sağ taraftaki kitaplar ile diğer masaların da yansıması bitivermişti üzerinde camın, bu ılık saydam kütlenin boyutsuzluğuna boyut katarak. İç mekan ve tanımadığı insanların da yansıması ne değişikti.

    Yeni gelen buraya oturdu. Dışarıyı seyre koyuldu. Yansımayı fark etti. Kendi yansımasını.

    Bir söz geldi aklına, neville goddord'dı sanırım. Ne demişti? Her yansımanın bir iç dünya olduğunu mu söylemişti? Evet mantıklı ve hoş olurdu bunu söylese, biraz da romantik ama söylediği şey bu değildi.

    Bir fotoğraf çekti masadaki. Aklına sylvia plath'in bir şiiri gelmişti neville goddard'ın söylediği şey aklına gelmediği için.

    Yansımasını gördüğünde ne kadar da sahici dedi. Gerçeğin kendisi. Gün batımıyla iç içe. Çünkü gün batarken biliyoruz ki, bir gün daha geçti, ve biraz daha büyüdük. Ve aklına geldi o söz. O söz hatırlattı ki dünya sonsuza dek kendi içinde yaptığın her şeyi yansıtan bir ayna. Bu cam gibi.

    Ya da bir göl gibi şiirde bahsi geçen. Etrafımızdakiler Yansımları biz ne yapıyorsak ve sahip olduğumuz her şey içimizdekinin bir yansıması.

    Yansımalar dünyası ve yanılsamalar. Hiçbir yansıma gerçekten ötesi olmadığı gibi, yanılsamalara yer olmadığı gibi bu yansımalarda, ve yine de yanılsamalar buluyoruz bir şekilde sebepsiz belki de. Ben, tek bir gerçek sebep bulabiliyorum yanılsamalarımıza: yine biz, içimizde olup yansıtamadığımız biz. Hiçbir aynada denk gelmediğimiz bir iç benlik. Ya biz ayna olsaydık?

    Sylvia plath'in mirror şiirinde bahsettiği bir yansıma aracı yani:

    "Gümüş renginde ve net. Önyargısız.
    Ne görürsek onu yutuveren anında
    Olduğu gibi, sevgi veya nefret ile değiştirmeksizin onu.

    Zalim değil, doğru söz sahibi.
    Küçük Bir tanrının gözü, dört köşeden mürekkep.
    Çoğunlukla karşı duvara dalıp giden bir ayna.
    Pembe ve benekli bir duvar bu.
    Öyle saatler geçti ki onunla karşı karşıya, sanırım o duvar onun kalbinin bir parçası artık.
    Yüzler ve karanlıktır ayıran onları yine ve yine.

    Sonra bir göl oluverir bir ayna bir kadının üstüne eğildiği. Ne olduğunu anlamak için gölü kurcalayan bir kadın bu.

    Kadın döner sonrasında o yalancılara: aya ya da mumlara.
    Onun arkasını gören ayna, dürüstçe ve sadakatle yansıtır gördüğünü.
    Kadın gözyaşı ve titrek eller ile ödüllendirir aynayı.
    Onun için önemli olduğunu düşünür ayna da. Kadın gelir ve gider
    Her sabah karanlığın yerini alıveren yüzüdür bu kadının.
    İçinde o aynanın boğdu bu kadın gençten bir kızı,
    Ve o aynanın içinde günden güne bir yaşlı kadın yükselir ona doğru, korkunç bir balık gibi."

    (mirror şiirinin türkçe yorumlamasına yer verdim bu son kısımda. Kendimce. Orijinali sylvia plath'e aittir.)
    #55279 vemvet | 8 yıl önce (  8 yıl önce)
    0kişiye özel