bu başlık kişiye özel bir başlıktır
  1. hafta sonu, ellerimle tanıştırdığım, iki tarafını da çok sevdiğim bir çift, klasik iki tarafın da haklı olduğu ancak kendilerini çok da iyi ifade edemedikleri krizlerden birini yaşadı. geçmişte olsa, lambur-lumbur bir tarafın tarafını tutar, diğer tarafa yaptığı yanlışları göstermeye uğraşır, bu yolda heder olur, yanlışları ağır tarafı da sorunun esas sorumlusu olduğuna inandırırdım kuvvetle muhtemel.
    bu defa krize hiç dokunmadım. herkes birbirine girdi. telefonla uğraştım. hafta içi yaptığım iş başvurularına gelen yanıtları inceledim, whatsapp'a falan baktım tartışma esnasında. sonra çiftin erkek tarafı sinirlenip eve gitti. kız tarafı ağladı. biraz konuştuk falan. sonra dedim hadi hep birlikte bize gidelim. hanım, kız tarafı ve ben çıktık yola. sonra dedim ki erkek tarafına gidiyoruz. kız tarafı gitmek istemedi. dedim ki ne hissettiysen, ne düşündüysen, seni korkutan neyse git konuş. konuşun. müzakere edin. çözemezseniz ayrılın dedim. ayrı ayrı evlerinize dağılıp bütün akşam kendi kendinize kuracağınıza, olayları kafanızda büyüteceğinize, konuşun, anlatın, anlaşın veya anlaşamayın.
    anlaştılar.
    aralık'ta isveç'e gidiyorlar kuzey ışıklarını seyretmeye.
    ben de gelirim demiştim ama hanım kışı pek sevmiyor. gitmek istemedi. hiç değilse bu sene gitmesek olmaz mı dedi. ben de kırmadım. hatunun mutsuzluğu pahasına yolculuk fikri yanlış geliyor bana. ben gitmezsem mutsuz olmayacağım. hatun giderse mutsuz olacak. o halde gitmesek de olur.
    neyse işte.
    hafta sonu güzel geçti toplamda. hani bu "bulutların üzerine çıkıp bakmak" dedikleri makamı denedim yani.
    pazartesi itibariyle ise yine saçma sapan bir haftaya başladım. patron yine saçma sapan şeyler istiyor. beni yine kriz ve krizler bekliyor. olmadık şeyler istiyorlar ve bunlar olmayınca da benden soruyorlar hesabını. evet, kendi tarafımda bu yaşadıklarımın bıraktığı etkileri yönetmeyi başarabiliyorum veya örneğin 1 ay öncesi kadar kötü durumda değilim. 1 ay önce, pazar sabahı uyanıp "yarın ne yapacağız" diye düşünmekten güzelim pazar gününü heba ederdim; şimdi pazar günü uyuklarken şöyle bir aklıma geldi; doğrudan "burayı terket yarın gelirsin :)" dedim ve gönderdim. fakat yaşananların diğer kısmını ne yaparsam yapayım değiştiremeyeceğimi düşünmeye başladım.

    bir-iki yerden haber bekliyorum iş değiştirmekle ilgili. sanıyorum bu hafta gelir haber. haber beklentisinin etkilerini azaltmaya çalışıyorum. yani, "olumlu olursa ne olur" ve "olumsuz olursa ne olur"la ilgili gerekli girişimleri yaptım; yapabileceğim ve bunlar dışında düşünceleri aklımda tutmamaya çalışıyorum.

    ne düşündüğümü insanlarla daha az paylaşıyorum bir de.
    ha bir de birlikteyken çok da rahat etmediğim insanlarla, sırf sosyal normlar -işte adına ne derseniz; dengeler, şunlar-bunlar- gerektiriyor diye takılmamaya başladım. daha doğrusu, genel anlamda artık "insanlar kırılmasın" prensibi dahilindeki "insanlar" kümesini daraltıyorum; daraltmışım farkında olmadan. şimdi yazarken geliyor bunların çoğu aklıma.

    şu sıralar "en fazla kovarlar", "en fazla küser", "en fazla biraz kilo alırım" falan modundayım.
    sigarayı bırakalı 1 ayı da devirdim. ona da dönüş yok. çünkü bana bir katkısı yok ve dahası başıma bela.
    headspace'in yerine bir uygulama arıyorum. istediği paralar çok gibime geldi. sömürdüğüm bedavaların da artık dibine geldim. farklı uygulamalar deneyip onlarla ilgili de bilgi vereceğim.

    çünkü headspace, bir yerden sonra gerçekten tükeniyor.

    neyse, amele meditasyonuna devam.
    özetle, anın tadını daha iyi çıkarıyorum artık.
    krizler üzmüyor mu, üzüyor. iş yüzünden mutsuz muyum? mutsuzum. ama olsun. mutsuzluk hayatımı kaplamıyor. umutsuzluk ruhumu esir alamıyor; çekiştiriyor, etkiliyor, sendeletiyor ama esir alamıyor.
    ne kadar sağlam durursam o kadar güçlendiğimi hissediyorum.
    zaten en kötü ne olabilir ki?
    kovulurum yani.
    nedir.
    #52436 cladi | 8 yıl önce
    2kişiye özel