Her şey üzerine geldiğinde bazen, herkes gözüne kötü görününce ; sığınacak bir liman arar insan. Kendinden kaçıp başkalarına sığınma talebinde bulunur ama bilmez ki faydasızdır. Nereye gidersen git kaçamadığın şeyler , canını acıtan bir avuç mazi ve tepende dolanan ve dağılmayı bilmeyen kara bulut misali bir iç sıkıntısı... Aslında sevdiğin sevmediğin ,bildiğin bilmediğin ,gördüğün görmediğin herşeyden kaçmak gerekir bazen. Ya da kısa süreli bir hafıza kaybı. Adını şu anda hatırlayamadığım bir zat-ı muhterem şöyle diyordu:" iyi bir hafıza en kötü cezadır, ve kötü anları sıklıkla hatırlar." Bende de var maalesef; kötü olmasına rağmen kötü anları her gün çalan bir alarm gibi hatırlatan bir hafıza, sokağın tavanına merdiven dayamış bir iç sıkıntısı ve bir yudum yalnızlık. Şu anda etraftaki her şey boğuyor beni. Bisiklet süren çocuklar, oturan insanlar, ticari kaygıların zirvesinde yer alan uzaktan duyduğum pop şarkılar ve bana ev sahipliği yapan oturduğum bank. Her şeyden uzaklaşmam gerekiyor. Yazmak bile boğuyor bugün sanki. Satırlar alt alta sıralandıkça kambur sırtıma binen yük artıyor sanki. Her şeyden uzaklaşmam gerekiyor, arkamdan "korkak" diye bağıranlara inat kaçıp gitmek istiyorum.