20. gününde Kocaeli etaplarına katıldığımız yürüyüş.
İzmit yahyakaptan'dan başlayan yürüyüş körfez'de, bizim mahallemizin biraz ötesinde son buldu. 3 yıldır Kocaeli'nde tek bir polis görmemiş bendeniz dün herhalde binden fazla polis görmüşümdür.
Kırtasiyeden bayrağımızı aldık, yolda elde bayrakla yürüdüğümüzü görenler tarafından "yürüyüşe mi? Biz de biz de! Kortej neredeymiş biliyor musunuz?" diye durdurulduk. Kortejin bulunduğu noktaya giderken dükkanlarda bizi süzen kişilerin dönüş yolunda yürüyüşçülere saldırabileceği ihtimali çok açıktı bu arada. İyimser kardeşim onların da katılacağını düşünmüştü oysa.
Kortejin mola verdiği yere vardık. Konak belediyesi, Tekirdağ belediyesi gibi birkaç belediye yiyecek içecek standı açmıştı. İstisnasız herkesin yüzünde gülümseme vardı. Normalde sokakta yürürken gördüğüm asık suratlı insanlara hiç mi hiç benzemiyordu. Molanın sonlarına doğru marşlar, şarkılar, türküler söylendi, enstrümanlar, dans edenler, bol bol da fotoğraf çeken insanlar vardı. Ali İsmail korkmaz için çok dokunaklı bir şiir okudu bir adam.
Mola sonunda Kemal Kılıçdaroğlu'nu ve sima olarak tanıdığım ama isimlerini bilmediğim birkaç vekili gördüm. Müjdat gezen de oradaymış ama kalabalık çok hızlı aktığı için ben çok yanlış yerlere gitmişim, göremedim kendisini.
Yürüyüş başladı, dakika 1 gol 1: caddenin yanlarında Tayyip resimleri açmış, dombra çalan, Rabia işareti yapan, küfür eden, tüküren, kesinlikle insan olarak adlandıramayacağım yaratıklar vardı. Güldüm ama acıdım da. Yolda yürüyen insanlara tahammülsüzlük ve acizlik demek çünkü bu.
İki Yanımızda tek sıra halinde polis ve jandarma yürüyordu, balkonlarda jandarmalar yerleştirilmişti, ayrıca yolda da sabit bi yerde duran jandarma ve polis vardı ki onlar saldırganları zor zaptetti. Önümüzde yürüyen gençlere sataştılar, onlar da maalesef cevap verdi ve iki grup birbirine girdi. Kıytırık Kocaeli'nde bile 6 km mesafede bu kadar rahatsızlık olduysa İstanbul'u düşünemiyorum.
Yolun ilerleyen kısımlarında yol kenarında alkışlayan, bayrak sallayanlar, çok hoş mesajlar yazılmış pankartlar vardı. Kır saçlı bir gazi de bize selam verdi.
Alt geçitten geçerken hak, Hukuk, adalet sloganları alt geçidi inletti adeta. Orta yaşlı insanlar bize ve yaşıtlarımıza baktı yürüyüş boyunca, içlerinde yanımıza gelip tebrik ve teşekkür edenler oldu. Çok değişik bir deneyim oldu bizim için.
Ütopik yorumlar yapmaya gerek yok bence, zira yol yapmayı büyük lütuf olarak gören düşük profilli bir başbakanın, bir dediği bir dediğini tutmayan cumhurbaşkanının itibar gördüğü bu ülkede en olmaz dediğimiz adaletsizlikler göz göre göre kabul ettirildi. Sessiz kalmaktansa ufak da olsa bir şeyler yapmak çok kıymetli.
Ekleme: Yazıyı yeniden okuyunca fark ettim, sanki biraz gitmeyin der gibi olmuş. Yürüyüşçülere saldıran kişiler vardı ama polis ve jandarma görevlerini gerçekten iyi yaptı, kimse zarar görmedi. İstanbul'da katılacak olanların daha sağduyulu olması gerekiyor, yol kenarında yürüyüşçülere müdahale etmek isteyenlere kesinlikle prim verilmemeli. Teşhirci gibiler: tepki göstermenizi bekliyorlar ki yaptıkları bi işe yarasın.