1. 'e ait bir şiirdir, "yalandı küçük çocukları kandırıp benim yediğim/eğer yüzüyorsam yalnızca derilerini/üşüyeceklerse bir vedada/iyi üşüsünler diyedir!"


    içi hava dolu ağır vücutlar yükselirken
    patlayan elektriğin itimat ettiği mahluklar
    suyun döndürdüğü nehrin vals kıyısında
    tığla örülmüş kızlar korosu önünde
    küçük çocuklar pişirecekler acıkmış cinlere
    ve mevsime sözü geçen dolunay
    savurarak rüzgara ölümün ih(ti)mallerini
    cesedimi yeryüzüne peşin ödeyecek!


    eski caz cinayetinden beri suçsuz tutsağım
    kaç şüpheye ikram edilerek üzüldüm üzüldüm
    mü ay erir de akardı dünyaya tutunup,
    karnı doyan cin artık çocuklara masal olurdu.
    karnı doyan cin artık çocuklara engel olurdu.
    bir postacı gibi gelirdi gece boş bulunup
    kötü haberler yazardı mektuplarda imzasız, ürkütücü
    fazlaca bizden ve fazlaca esaretten sözeden
    keşfettiği toprak kendisinden
    daha fazla ilgi çeken
    fakir bir kaşiftim o dönmedolap kentinde:
    ilk cin, içi hava dolu ağır vücutlar yükselirken
    içi sonbahar dolu bir sevgili gibi
    karama vururdu!
    yüzümü bir kez sır verdiğim ayna ah ayna
    yüzümü alıp nehre kaçardı, nehir aynada kururdu!


    yalandı küçük çocukları kandırıp benim yediğim
    eğer yüzüyorsam yalnızca derilerini
    üşüyeceklerse bir vedada
    iyi üşüsünler diyedir!


    ve eğer
    leylakların işine son veriyorsa aşk
    taklitlerinden sakının diye!
    mesela o limanın canlı hikaye sarrafı
    mesela o belli belirsiz himaye
    mesela gözlerine kurşun gibi sürülen o bordo
    o ikiz kardeşim ölümsüzlük
    ve nükseden ormanlarım
    ve o nükseden ormanlarımda bir davetsiz bıçakmışcasına
    beden denilen kınından çekilip hayatına saplanan ruhum
    ve o döne döne, tülleri omzuma çekiştirerek gelen rüzgar
    olsun, sonbaharda gözkapaklarım dökülürmüş, ne çıkar!


    unutulmuş bir meleğin güncelerinde geçmiş adın ilk kez
    sana lila demişler sen lila olmuşsun
    lila rengi bir leopar
    lila rengi bir cengaver
    lila rengi bir enderun kenti olmuşsun
    sana ölmeye gelmiş sevenler ve bilgeler
    kalpleri kaşık
    fikirleri su;
    bir bedevi diz çökmüş dip akıntılarında.

    sana lila demişler lila diye çağırmışlar
    sen lila olmuşsun
    bir lir, bir kemanı, gece olunca kıskanırmış yalnızca


    tanrı her kış başlangıcında
    bir melek kurban edermiş kendine
    sen: elleri mücevher olan
    sen: bakışları vaaz olan
    sen! hep bir başkalarında hep bir başka olan tanım
    seni severek seni daima ben tanımladım!
    ne samansarısı ne annabel lee ne elsa
    ve eğer senin hakikaten bir adın varsa
    ve eğer senin bir adın olacaksa bundan sonra
    ben bir şair olarak taşıdığım bu şerefli adı


    bir sana bağışladım!


    bir sana bağışladım ben bir sana tasvirimi
    sen o çılgın gibi dörtnala atların sürdüğü faytonla
    cehenneme yetişmek zorunda olan!
    sen o mahşeri tokatlayan güzel pu!
    sen o kalbimin tekrarı çıban!
    sen o yatağımda üstünde seviştiğimiz çarşafla boğduğum
    zencefil kokan, kekik kokan, pamuk kokan oğlum!


    ne samansarısı ne annabel lee ne elsa
    ve eğer senin hakikaten bir adın varsa
    ve eğer senin bir adın olacaksa bundan sonra da
    ben bir şair olarak taşıdığım bu sefil adı


    bir sana bağışladım
    bağışla beni çocuğum lila!
    bağışla beni!
    hiç değilse bugün, bir sen bağışla!
    #4756 ma icari | 8 yıl önce (  5 yıl önce)
    0şiir