-
sovyetler birliği döneminde, ural dağlarıda 2 şubat 1959 gecesi yaşanan, 9 dağcının vahşice ölümüyle sonuçlanan ve hala sırrı tam olarak çözülemeyen esrarengiz olaydır. şimdiden belirteyim ki yazı oldukça uzun olacaktır ve hoş olmayan görseller içermektedir.
ismini yürüyüş * grubunun lideri igor dyatlov'dan alır. her şey 23 ocak 1959'da 10 arkadaşın bu çetin geçitten macera dolu bir yürüyüş yapma kararıyla başlar. 8 erkek ve 2 kadından oluşan grup maceralarına başlamıştır ancak 28 ocakta yuri yudin hasta hissettiği gerekçesiyle eve dönmek üzere geri dönüş yoluna geçer ve ne yazık ki o gün bu grup ile canlı olarak temas kurulan son gündür. 9 kişi kalan ekip karlarla kaplı yola devam ederken gunlukler ve fotoğraf makineleri ile her bir hareketlerini kayıt altına almaktadır.
1 şubat tarihinde o bölgede yoğun olarak yaşamakta olan mansi kabilesinin "ölü dağ" olarak adlandırdıkları bölgeye gelip zirveye yakın bir yerde kamp kurma kararı alırlar. kameralar tarafından çekilen son fotoğraflardan bazıları:
foto
foto
igor'un kameresinda ise anlamlandıramayan ışıklar vardır. olaydan sonra, aynı gece * gruba 50 kilometre kadar uzaktaki başka bir dağcı ekibi ve çevre köylerden yerel halk da bir grup turuncu ışığı o bölgenin üzerinde gördüklerini açıklayacaklardır. ancak olay bununla sınırlı değildir...
aradan haftalar geçer ve yakınlarından hiç haber alamayan aileler merak içerisinde olayı yetkililere bildirirler ve 26 şubat tarihinde kamp alanına ulaşılır ancak karşılaşılan manzara oldukça ilginçtir. karlarla kaplı olan çadırın içinde dağcılık ve yürüyüş malzemeleri oldukça düzgün bir şekilde yerleştirilmiş görünmektedir ve çadır "içeriden" keskin bir bıçak ile kesilerek acilmistir .
devamında 9 çift ayak izi arama ekibini yakındaki ormana yönlendirir. ancak bu ayak izleri panikten ziyade oldukça sakin ve mevcut soğuk ve sert kış şartlarına karşı gerekli kıyafetler üzerilerinde olmak üzere çıkan ayak izlerinden oluşmaktadır. izler karla tamamen kapanana kadar yaklaşık yarım kilometre kadar devam etmekte ve sonra yok olmaktadır. dolayısıyla izin çevresinde yeniden aramaya girişilir ve yakındaki bir sedir ağacının altında sönmüş bir kamp ateşi ve iki adet donmuş ceset ile * * karşılaşılır.
9 kişilik grubunun tamamının bedenlerinin bulunması toplamda iki ay sürer.
buradan sonra anlatacaklarım ve görseller şiddet öğeleri içermektedir:
-- spoiler --
bulunan ilk iki cesedin üzerinde ağır sibirya ayazına karşı koruma sağlayacak hiç bir eldiven, şapka, mont ve benzeri kıyafetler yoktur. yalnızca ince bir gömlek, iç çamaşırı ve çoraplar giyili vaziyettedir . öldükleri tahmin edilen tarihte yaklaşık -30 santigrat derece olması beklenen havada cesetlerin bu şekilde bulunması akıllarda soru işaretleri uyandırmıştır.
kamp ateşinin hemen üzerindeki sedir ağacının gövdesindeki izler ve yaklaşık 5 metre kadar yukarısında kırılan dallar sayesinde bir kişinin ağaca tırmanmış olduğu kanısına varılmıştır. belki çadırın nereye kurulması gerektiğine karar vermek amacıyla ağaca tırmanılmıştır ya da birinden ya da bir şeyden kaçılmaktadır, kim bilir...
diğer 3 ceset yine kamp ateşi alanının civarında bulunurlar. ilk iki cesetten daha iyi giyimli ancak yine beklenen şekilde kıyafetlere sahip görünmemektedirler. örneğin şapkaları, botları ya da eldivenleri yoktur. her birinin yüzü ilk kamp yaptıkları alandaki çadıra doğru bakmaktadır ve bu da çadıra doğru kaçmaya çalışırken öldüklerini düşündürmektedir.
bu zamana kadar bulunan beş adet cesetten bazıları ufak yaralara sahip olsa da tamamı hipotermi (vücut sıcaklığının aşırı düşüşü) sebebiyle ölmüştür ve bunlardan dördü ise öldükleri sırada alkollüdür.
son dört kişinin cesedi ise sedir ağacından yaklaşık 75 metre uzaklıkta ufak bir yokusun aşağısında, üzerleri 3 metre kadar karla kaplanmış halde ve çadırın tam tersi istikamette bulunurlar. ilginç bir şekilde son dört kişi, ilk ölen arkadaşlarının kalın kıyafetlerini giymiş haldedir. 3 tanesi ağır ölümcül darbelere maruz kalmıştır. bir tanesinin kafatası parçalanmış diğer üçünün de kaburgaları kırılmış ve ağır iç kanama sebebiyle yaşamlarını yitirmişlerdir. o dönem otopsiyi gerçekleştiren otoriteler bu darbelerin ancak ağır bir araba kazasıyla ya da çok yüksek bir yerden düşerek oluşabileceğini bildirmiştir. darbelerin hepsi kişiler canlıyken gerçekleşmiş ve normal bir insanın sahip olabileceği kuvvetten kat be kat fazlası uygulanmıştır. iki kişi gözleri açık vaziyette can vermiş ve kadınlardan bir tanesinin (lyudmila) dili kendisi canlı iken koparılmış (kayıptır ve hiç bulunamamıştır) ve burnu kırılmıştır. bu kişilerden iki tanesinin göz kapakları da nedense hiç yoktur.
cesetlerin üzerinde bulunan kıyafetlerin ciddi anlamda radyasyon yayıyor olmaları ise olayı daha da karmaşık hale getirmiştir.
olaydan kısa bir süre sonra soruşturma raporuna aslında kimseleri tatmin etmeyen şu ibare yazılmıştır: "ölüm sebebi bilinmeyen ve yürüyüşçülerin karşı koyamadıkları bir güçtür."
-- spoiler --
olay ile ilgili günümüzde hala çeşitli spekülasyonlar yapılmaktadır. kimileri igor'un da kamerası ile görüntülediği ve günlüğüne de girdiği turuncu ışıkların aslında dünya dışı varlıklar olduğu ve kıyafetlerde bulunan yüksek miktardaki radyoaktivitenin de bundan kaynaklandığını ileri sürmektedir. sonradan civar köylerden alınan ifadelerde de bu turuncu ışıklardan bahsedilmektedir.
bazıları mansi halkının bölgelerinde yabancılardan hoşlanmadığı ve saldırgan bir kabile olduklarından bu katliamı gerçekleştirdiklerini düşünmektedir.
kimileri de bölgede gerçekleşen gizli askeri deneylere istemeden şahit olan bu grubun vahşice katledildiğini iddia etmektedir.
özetle olay hala esrarını korumaktadır. konu ile ilgili filmler çekilmiş, kitaplar yazılmıştır ve arama motorlarıyla burada paylaşmaya çekindiğim fotoğraflara kolaylıkla herkes ulaşabilmektedir.
not: iş bu girdinin yazımı toplamda 3,5 saat sürmüştür. buraya kadar sabırla okuyan delilere selam olsun...
edit: imla