eskişehirliyim. bir eskişehirli olarak bursa çocukluğumdan beri hep büyük şehirdi benim için. oradan havlu getirip satan mahalleden bir teyze anlata anlata bitiremezdi. hanları vardı, ulu camii vardı, uludağ vardı, kayak yapardı insanlar orada. nasıl hayal ettim, ne düşündüm bilmiyorum ama okumak için oraya gitmeye karar verdim. çünkü bursa özgürlüktü, aile yanından ayrılıp kendi ayaklarımın üzerinde durmaktı, kendimi aileme kanıtlamamdı. hemen okula yakın yerden (bkz: yıldırım) ev tutup yaşamaya başladım ama hayatım zehirdi. sokağa çıkamıyordum, insanlar bakıyordu, sadece bakmakla kalmıyor, nefret ediyorlardı. beni tanımadıkları halde neden nefret ediyorlardı? hiç bilemedim. eskişehir'de üniversitenin ** sayesinde her köşede yaşıtım ya da yaşıma yakın insanlarla karşılaşmak normaldi benim için. insanlar en azından gülümserdi. gençlerin dışarıda olmaları buradaki gibi garip karşılanmazdı ya da dışarıya çıktığınızda tanımadığınız amcalar sizi önce baştan aşağı süzüp sonra küfretmezdi. "bu müzükçüler çok o.... oluyor" diye arkamdan bağıran teyzeler vardı okul yolunda. "kocalarımızı yoldan çıkarıyorsunuz" dedi bir gün birisi. korktum. dışarıya çıkmaktan, bu insanlara maruz kalmaktan çok korktum. bir yıl boyunca okuldan eve evden okula gittim ve minimum düzeyde merkeze (bkz: heykel) indim. sonra görükle'yi keşfedip öğrenim hayatımın kalanına nilüfer ve görükle'den çıkmadan devam ettim.
bursa benim için yolda tek başıma yürürken maruz kaldığım sözlü tacizlerin haddi hesabı olmayan şehirdir. sadece ramazan ayında kısa kollu tshirt giydiğim için "bu ahlaksızlar insanı dinden çıkaracak" diyen teyzelerle (bkz: acemler istasyonu) karşılaştığım şehirdir. görükle'de evimin önünde erkek arkadaşımla yürürken bana laf atan; cevabını alınca da sinirlenip bana saldıran, piyano finalimden bir gün önce parmaklarımı kıran ve okulumun bir yıl uzamasına sebep olan magandaların yaşadığı şehirdir. acıdır, gözyaşıdır, kadın olduğun için kısıtlanmaktır. elbette mükemmel insanlar yaşar ve harika anılarım da vardır ama bu kadar talihsizlikten sonra ne yazık ki özlenmeyendir.
tüm bu kötülükleri çıkardığınızda geriye gerçekten güzel insanları, nefis tarihi dokusu, tarihi hanlarındaki mis nargile kokusuyla karışmış huzur kalır.
ayrıca utanarak paylaşıyorum:
damacana ördek ve niceleri...