tam mızrağın deldiği yerdi, birden parladı. odada
ilkel bir silâhın birden çağdaş olduğu. kanla.
bir sızı. sağ elimde bir haritaydı. kanla.
aranan bir şey kan. ve benzin istasyonu
uzaktan geçiriyorum anısını, sallanıyordu
anlamadığım bir şeydi. sallanan...
bir duvarın birdenbire ak olduğu.
ey benzin istasyonu.
aşklar bitti sevinçler bitti, ey orman!..
aklık gibi, ayırt edilmeden taşınan.
gelir şimdi ölmüş bilinen bütün şarkıcılar
bir uygarlığı yeterince anlatmaya. bütün şarkıcılar,
flâvtacılar flâvtacılar flâvtacılar.
beklenen hangi utkudur, ey orman!..
hangi? o giyimli yabancı adamlardan.
hangi çağdaş uykusuzluk, ey orman,
alkolün yarım yamalak tesbit ettiği akşamlardan.
bir caddede, bir çılgınlıkta, bir duvar önünde
bir uyanış gibi kendiliğinden taşman.
- bütün herkeslerin "ihtilâl" diye
ortalara döküldüğü bir akşam -
bir yanlış gibi kendiliğinden taşman. ey orman,
bütün imamların ve kardinallerin çıplak olduğu
bizi bir boyutun iğretiliğine çağıran...
bir değişmez düzenin sahibi, bir yanlışlık
ölüyor. ve bir anı sonsuz düzenine giriyor.
"sen!., arkanı döndüğünde herkes ağlıyordu
ölümün ödenmez bir faturaydı. herkes ağlıyordu.
döner kapılar ağlıyordu ve bütün açgöz garsonlar
yanmamış sigaralar, alkolcüler, tütün doğrayanlar. ve
hangi haber!.. o sonsuz soluğu yadırgatan
-kafatasın uyanmış- birisine göre bir anı,
birisine göre bir sevgi olan herkes...
bir uyku kaybedilen, bir timsah kaybedilmiş
ve dibi baltalanmış bir totem,
-belki bir ince akşam bile-
yanlış bir bilet olan herkes
yanlış bir model olan herkes.
senin uykunu ve ağlamanı tanıyorlar. görkemsiz
ve aşağılık. yasında
kırların ve zamanın karanlık bir tuğladır uykularında
parasız, sıkıntılı bir otobüs yolcusunun..."
bir ufak ışık, o ufak. yerimizi gösterin. şaşırdık karşısında
ve ilişkiler bizi şaşırtır elbet. sen orman. tut.
bitti.
aşklar ve sevinçler bitti. ey orman!..
büyük adam gelir. sevimli bir su terazisini okşuyorum
o bir duvara kendini çiziyor,
ey orman
o yeşillik artık bir alışkanlığa dönüşüyor usumda..