1. 'a ait yarı düzyazı bir şiirdir,


    halbuki birçok şey söylenebilirdi. yadsınırdı örneğin. ben vurmadım denirdi. yalvarırdı, kaçardı hiç değilse insan. türkü bile çağırabilirdi. herif sokağın ortasında yatıyordu. kan içinde yatıyordu. tıpkı ölmüş gibi. belki de ölmüştü. öldüyse eğer, sinemalara gidemiyecekti. sıkıldı mı oturup ağlayamıyacaktı. saçları kandan yapış yapıştı. hem geceydi hem karanlıktı. bir direkte bir lâmba yanıyordu. bildiğimiz lâmbalardan. bir de bulut. halbuki birçok şey söylenebilirdi. polis dirseğimi sıktı. ama hiç acımadı. artık rahattım. ayaklarım yerdeydi. elle tutulurdu yaşadığım. bir korkuyordum, bir korkuyordum. titremek geliyordu içimden. üstelik korkmaktan hoşlanıyordum. birşeyler özlüyordum korktuğum zaman. muz gibi, tüylü tüylü şeftali gibi, sıcacık kadın gibi. ama değildi, bunlar değildi. neydi bilmiyorum. en iyisi bir duvara yaslanıp sigara içmekti. polis dirseğimi sıktı. birçok şey söylenebilirdi. denebilirdi ki, herifin parası vardı benim yoktu, karıma sulanıyordu namussuz, anama avradıma sövdü durup dururken, senin geçmişini... dedi. ama ben tuttum ne dedim oysa.


    ince zincir

    herif düpedüz beni aldattı
    yalnız beni mi ya hepimizi
    ense tıraşı uzamıştı inandım
    günlerden cumartesiydi iyi buldum
    bir ben yoktum başka herşey vardı
    dedim ki kendini hatırlar arada bir

    bir selâm versem bütün ışıkları yanar gözbebeklerinin
    kopmuş gemilerimi birer birer rıhtıma bağlar
    merhaba dedim yüzüme baktı
    çektim herifi vurdum.

    halbuki sarhoş olsaydım vurmazdım
    adamakıllı ağlasaydım yahut
    mavi tulumbalar gibi
    bir ışık boydan boya yolu donattı
    ortada ben yoktum şaşırdım
    paltosu eskiydi sevindim
    merhaba dedim yüzüme baktı
    cebinde gazeteleri vardı
    çektim herifi bir daha vurdum

    adamın kanı aktı şaşırdım
    dünya öyle güzel ki
    sevişmek var ölmek var
    iç çekmeleri var şaraplarla
    bir kadının oh demesi var içinden
    koptuğu yerden başlamak
    yaşamak için herşey
    merhaba dedim yüzüme baktı
    çektim herifi vurdum

    aslında bir ben vardım sokakta bir de polis. beni yeni olmuştum. önce yoktum elbet. bir de sokak lâmbası ile o bulut. bir de vurduğum o adam vardı. tamam bir de ağustos gecesi. elbette geceydi ne sandınız. gündüz adam vurmak için sebep yok zaten. polis benim savunmamı yeter buldu belki. ama ille tanık gerekiyordu. öyle dedi polis. tanık olmadan olmaz dedi. doğruydu ya. tanık olmadan olmaz, tanık olmadan kimse ne yaşar ne ölebilir, ne sarhoş olabilir, ne âşık olabilir, ne yankesici olabilir. bakındım. sokak lâmbasını gördüm, gösterdim, bulutu gördüm gösterdim. hem başka kimseciklere inanamazdım. zaten kimse de yoktu. o sokak lâmbasının dedikleri bir bir hatı­rımda. işığı da. gidip birgün hatırını soracağım.


    ışığın boğulduğu

    bu adamın (benim yani) aklında dumanı tüten çorbalar vardı
    üç beş kişi hatırlıyordu biri kendisi
    kendi elini üç defa öptü başına götürdü
    saçlarını düzeltti kravatının düğümünü çekti
    sislerin kötümser kokusunu ben bile duyuyordum
    sokaklar meydanlar tüm boş tüm zehir kalabalıkta
    gümüş bukağılar vurulmuş bir beygir ikide bir uykusunu
    bölüyor
    bir bağırsa sesi bütün sokaklara yeter biliyorum
    beni bu işe katmayın
    ben durur şuracıkta geleni geçeni aydınlatırım
    gece böceklerini büyütür gönenirim
    bu işi sevgiyle öptüm başıma kodum

    bunları bırak dedi, polis. işin içyüzünü anlat biliyorsan. sokak lâmbası tıkandı baktım. dokunsalar ağlayacaktı. benim dedi, tıpkı böyle dedi, kendimden konuşturulmayan yerlerde sözüm yok. bütün diyeceğim bu kadar. ama yok yok bir türküm daha var onu da söylemek istiyorum. sen bırakmasan da söyliyeceğim zaten.


    rahat ayrıklar için giriş

    sosisli sandviçlerin en seçmesi sizin için
    hardallar ve denizaşırı bitkileri
    gönlünüze göre aygın baygın ezgiler
    inannıışlığınız, sevinmişliğiniz, uygunluğunuz
    bir adamın bakışı size
    bir kadirim kalçalarını oynatması size
    gök mavi oldumuydu sizin içindir
    aşkolsun size
    sizden utanıyorum özür dilerim
    gelecek günlere başsağlığı dilerim

    artık bütün iş buluttaydı anlıyorsunuz. üstelik onların söyledikleri beni hiç ilgilendirmiyordu. ama doğrusu bulutun neler söyleyeceğini merak ediyordum. bir bildiği var gibiydi. polis ona baktı söyledi sonunda.


    ölümü yaşamaya övgü

    herkesin aşkının bir parça azımsandığı yerde
    ben üç kişi biliyorum
    ben bir ekmekle tuz biliyorum
    bir de aşk biliyorum (dedi)

    benim işim gece gündüz gökyüzünde durmaktır
    meryem oğlu isa'nın ballandıra ballandıra anlattığı yerdeyim
    köhne ama güneşli sokaklara bayılıyorum
    şarkıların adam öldürmek için yettiği kenar sokaklara
    meymenet sokağı böyle bir sokaktır
    29 ekim bayramında gider üstünde dolanırım
    14 temmuz gecesi ne yapar yapar van gogh?un cümbüşüne
    giderim
    yıldızlı yüzler hava fişekleri dereler gibi akıp giden sevgi
    ezberlediğim esenlikleri sonra bir bir anarım
    ezberlediğim dudakları sonra bir bir anarım
    bu bir adamın türküsüdür
    bu adamın türküsü nedir bilmiyorum
    bu adam da türküsünü bilmiyor
    unutmamış sanırım yeniden hep yeniden yaratacak
    işte siz de buradasınız ben de buradayım
    gökyüzünde parça parça bir yağmur varsa
    istekli parmaklarında uysal bir mermer varsa
    elleriyle birlikte bir kadının yanında yatıyorsa
    kan varsa ortada çizgiler kınlıyorsa
    her nerede salkım saçak bir ateş yanıyorsa
    her nerede vakit sabaha karşıysa
    bu adam orada var

    polis "eh evet evet dedi. anladığım bana yetecek sanırım. şarkılara tellim güvendim zaten, insanlar bir orda doğrusunu söylerler. sevildiklerini kovulduklarını küçüklüklerini, büyüklüklerini, ne getirdilerse dünyaya şarkılariyle getirdiler." sokak lâmbası haince güzel bir gölgesini çiziyordu polisin. ışığın sarı­şınlığında kapkara bir gölge. toprakta. bundan aydınlık gece olamazdı sanıyorum. dedim ki, daha bir diyeceğim var dedim. söyle dedi. söyledim.


    oturdum her kopuğu düğümledim

    çoktandır lıerşeyim uzakta
    vakitli vakitsiz aynalara bakıyorum
    dönüyorum bir daha bakıyorum
    bir kadın gelse ayaklarıma kapansa ölse
    daha önce yitirdiğim bir vakit aklıma geliyor
    dönüyorum bir daha bakıyorum
    örneğin defneler parkta yahut lâz kirazları
    güneş vurmuş çıplak sokaklar kat kat evler
    duvarlara oyulmuş kadersiz heykellerin patlak gözlen
    su kurbağaları gelip geçen bir çizgi gözlerimden ince
    bana birşeyler hatırlatmaya uğraşıyorlar
    ama hatırlar mıyını benim aklım var
    öyle birşey yok elbet hatırlamam
    lâz kirazının da kırmızı balıkların da çabası boşuna
    ne varsa şurada var diyorum
    dönüyorum oraya bir daha bakıyorum
    sanıyorum ben yanında değilken dalgınken yahut
    yahut sevişmezken yahut ölürken
    dünya kalleşçe değişiyor uzaklaşıyor
    namussuzca kaçıyor
    ya onu tutuyorum ya ardından koşuyorum telâşla
    işte ya öyle sanıyorum şaşarsınız


    sonuç için giriş

    bizim mavi giyimlerle güneşlendiğimiz yerde
    dişlerimizin arasında bir çöple güneşlendiğimiz yerde
    ne insan tükenir ne gökyüzü
    bir çift al beygirin çektiği bir kupa geçtiğinde
    ya da yaseminler satılan bir köşebaşında akşamüzeri
    yoğun duygularla evrenle karşı karşıya
    kan çirkin değil


    sonuç

    ben insanım bu kaygılarım da geçer
    yalan söyledim geçmez değişir
    her gelen gün üşenmeden bir daha yeniler beni
    bugün vurduğum adam
    yarın boğulduğum deniz
    utanmam sevinirim tek başıma
    utanmam sevinirim
    #3009 ma icari | 8 yıl önce (  7 yıl önce)
    0şiir