1. 'a ait bir şiirdir,


    bozgun

    sanki döşenmiş odalarda akşam güneşleri
    öyle soğuk öyle kış günü.
    yalana inciden gerdanlıkları öyle kırık
    öyle sulardan çayırlardan uzak öyle darmadağın
    öyle namussuz öyle anasının gözü,
    öyle bellediğim öyle kovduğum kırıp dökemediğim
    vaktimin ortasına giren bu karanlık resim
    dağda bozulup kalmış köhne otobüslere benzeyen
    öyle tutkusuz öyle isteksiz öyle zifir şaşılır.

    duramıyorum hemen sokağa çıkıyorum
    ağaçlara kuşlara kâğıthelvacılara çıkıyorum,
    çakıltaşları renkli cam kırıkları kilit parçaları,
    kuzuların sevip sevip yediği otlardan topluyorum
    kuzulara vereceğimden değil, yok değil,
    böyle çocukların sevdiği işler yapmak pek hoşuma gidiyor
    ya da evde kalıp kocaman kalçalı kadın resimleri yapıyorum
    o da hoşuma gidiyor.


    terliksiz kadınlar korosu

    bizim çıplak topuklarımız mozayıklarm üstünde ya
    durmuyoruz günaşırı duvarlarımızı yeşille maviyle
    badana ediyoruz.
    durmuyoruz dünyayı yeniliyoruz,
    bir koltuğu oradan alıp öteye yerleştiriyoruz.
    pencerenin yerini değiştiriyoruz
    halıları temizliyoruz, yemekler pişiriyoruz
    soğuk sularla yıkıyoruz ayaklarımızı kollarımızı boynumuzu
    işimiz bitiyor, oturup sevilmeyi bekliyoruz
    onlar o zaman geliyor.


    kurtulmaya hazırlık

    gittim kitapçılarda gazeteleri, dergileri karıştırdım
    kırmızı beyaz yollu tentelerin altına serilmiş
    bir dergide bir şiir okudum sevdim, - insan öpmeli,
    sevmeli, sonra bol sularla yıkanmalı diyordu.
    nasıl.
    güzel, güzel resimler vardı.
    baktım ışıdım.
    degas'mn bir kadını, belli öpülmüş sevilmiş kandırılmış,
    ama, sonra da yıkanmış bursa havluları ile kurulanıyordu.
    öyle bir sevdim, içim bile gıcıklanmadı.
    bir kalabalık bir kalabalık deniz gibi.
    durdum evlerin katlarını saydım.
    beş - altı - yedi.
    her katta bir kadın bir erkek aklıma geldi.
    ama öyle dümdüz değil. bildiğimiz gibi değil öyle.
    başka türlü geldi.
    sosis kokuları, bira kokuları, kavun kokuları geldi.
    kavun kokuları geldi, tütün, lâvanta kokuları geldi.
    ah derim ne derseniz deyin ben işimi bilirim.
    artık birçok şeylere hazırım. ölümden ötede.
    bir başka sefer gidip sinemaların girişlerine duracağım, önce tabanca bıçak dövüşen sonra sevişen kadın erkek resimlerine bakacağım. uzun uzun.
    sonra dalacağım kalabalığa.
    ya hep bildiğimiz o yere gideceğim.
    günüme göre
    ya da yolüstü bir kahveye oturup orta şekerli bir
    kahve içeceğim
    ne derseniz deyin ardımdan.


    yeşil badanadan kurtulmak

    kapıyı açtım mutsuz değilim geldim
    yorgun olmalıydım dövüşmüş olmalıydım
    öyle değilim ama bırak öyle belliyeyim
    önce oranı gördüm önce orandan öpeceğim
    önce orandan başka yerden değil.
    yolda beygirler için balya balya ot taşıyan kamyonlar gördüm.
    bak sana renkli renkli camlar getirdim
    bak sana akşam gazeteleri getirdim
    yedi katlı evlerin balkonların şenliğini getirdim
    o haylaz kalabalığın varagele yaşamasını
    al sana ışıkların yakıldığı vakti getirdim.


    terliksiz kadınlar korosu

    yaşamanın bu türlüsünü en güzel belledik,
    çıplak topuklarımız üşümüş ya aldırmayın
    bir ayna verin saçlarımıza bakalım,
    çocuklarımızı kurdelelerle süsleyelim,
    pembe yanaklarını kokulu sabunlarla ovalım,
    oramı öp oramı biraz daha sevmeliyim artık
    gel birlikte aradığımız şeyleri bulalım.
    #3005 ma icari | 8 yıl önce (  7 yıl önce)
    0şiir