bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
çocukken hepimizin az çok birbirine benzediği ve bireysel özelliklerin ergenlik yıllarından başlayarak edinildiği söylenir.
bu benim için de doğru ama bugün beni ben yapan bazı özelliklerin ilk belirtileri çocukluk yıllarımda da vardı sanki.
yalnızlığa eğilim, gurur, sıkılganlık, aidiyet sorunları ya da daha ilkel şekliyle kendini bir yere ait hissedememe, mesafeli mizaç... hatta aşırı düşünme sorunumun bile ilk belirtileri vardı.
bunlar belli ki genetik olarak aktarılmış. (çevresel etmenleri eledim, çünkü sıradan bir çevrede yetiştim, olağan üstü bir travmatik olay yaşamadım.) ama genetik akışın sağlandığı iki kanalı da yakından tanımış olan anneme benim kişilik özelliklerime sahip anne ya da baba tarafında birilerinin olup olmadığını sorduğumda kesin bir hayır cevabı alıyorum. bu tuhaflıkların nereden çıktığını anlamıyormuş. ben de anlamıyorum zira kalabalık sülalemde benim arızalarıma ya da bunları uzaktan da olsa andıran özelliklere sahip tek bir insanın bile olmadığını gördüm.
bunlar kötüye işaret, çünkü çocuklukta başlayan kişilik özelliklerini değiştirmek imkansız olmasa da çok zor, bu ilk temellerin yıllar içinde değişmesindense derinleşmesi daha muhtemel ve bütün bu özelliklerin kombinasyonuyla hayat pek eğlenceli değil.
yine de bazı özelliklerim değişti. çocukken çok hırslı ve rekabetçi bir yapım vardı, ayrıntıları anlatsam bir çocuk için bu kadarı fazla deyip inanmayabilirsiniz. hırslı ve rekabetçi olmakla beraber kavgacıydım da. bunların hiç biri nedensiz bir kavgacılık ya da kabadayılık eğilimi değildi. öfkem hırslı ve rekabetçi yapımın ve haksızlığa tahammülsüzlüğümün yan ürünüydü bence. ama bu özelliğim ergenlik yıllarında zirve yapıp yıllar içinde düşüşe geçti. şimdi kimseyle değil kavgaya bir laf dalaşına bile girmiyorum. beni ısıran bir sineğe ne kadar kızıyorsam bana haksızlık yapan birisine de ancak o kadar öfkeleniyorum. doğada böyle canlıların olması gerekiyormuş diyorum. rekabetçi özelliklerimi de kaybettim, hiç birşeyin çok da önemli olmadığı şeklinde özetlenebilecek dünya görüşüm beni her türlü rekabete karşı kayıtsızlığa itmiş olmalı. hiç bir şeye can atmıyorum, hiç bir şeye çok üzülmüyorum. hiç bir maddi başarı uğrunda mücadele etmeye değmez görünüyor gözüme.
çocukluğumdan devralarak büyüttüğüm diğer özelliklerinse kimseye zararı yok. çok da şikayet etmiyorum. sadece aşırı düşünme, geçmişe takılma ve gelecekle ilgili spekülasyon üretme yönümü törpülemeye çalışıyorum. bunu aşabilirsem hayatım çok kolaylaşacak.
bir de son yıllara kadar zaman zaman kendini gösteren her zamanki halime zıt aptal-eğlenceli-absürtlükten beslenen muzip bir tarafım da vardı. onu kaybettiklerimin hanesine yazıyorum.