Neredeyse tüm ülkenin en büyük endişesi haline gelen durum. Gıda, barınma, enerji, ulaşım gibi temel ihtiyaçlara erişim her geçen gün daha da zorlaşıyor. Tarihin her döneminde toplumları şekillendiren temel mesele ekonomidir. Yöneticilerin asli görevlerinden biri bireylerin refahını korumaktır. yanı sıra adaletli bir gelir dağılımı ve toplumsal dengeyi gözetmekte de zorunludur.
Ne yazık ki bu ülkenin, elitlerin ve büyük şirketlerin çıkarlarını ön planda tutarak, geniş halk kesimlerinin ekonomik sıkıntılarını yaratması ve göz ardı etmesi, toplumsal adaletsizliği her geçen gün daha da derinleştiriyor.
Hayat pahalılığı aynı zamanda insanın toplum içindeki yerini ve geleceğe dair umutlarını şekillendiren de bir olgudur. Tarih boyunca insanlar, ekonomik krizlere karşı toplumsal hareketler başlatmış, devrimler gerçekleştirmiş ve yeni ekonomik sistemler oluşturmuş. Şu anda sorulacak asıl soru şu: Bu krizlerden ders alıp daha adil ve sürdürülebilir bir ekonomik sistem kurabilecek miyiz?