öldürülmesi ile ilgili ifadeler ortaya çıkmaya başladıktan sonra ne kadar berbat bir ortamda büyümeye çalıştığı daha iyi anlaşılan kızcağız.
annesi, abisi ve kuzenleri net olarak neler olduğunu biliyorlar. özellikle abinin "muhtar (aynı zamanda amca) salim güçsüz bi' karakterdi" ifadesi ne kadar yalansa, annenin de "salim'in arabasına hiç binmeyiz biz. zaten konuşmuyoruz bile" ifadesi de o kadar hayal ürünü. avukatların üfürmesiyle böyle saçmalıklar ortaya çıkıyor işte. muhtar salim'in kendisinden önceki muhtarı seçimlerden önce tehdit ettiği, "seçime girme, yoksa öldürürsün" dediği konuşuluyor. zaten eski muhtar, seçimi kaybettikten sonra intihar etmiş. bu eski muhtarın kardeşinin de öldürüldüğü ya da intihar ettiği bilgisi var. bu muhtarın hem kolluk kuvvetleri hem de ilçe belediye meclisinde tanıdıklarının olduğu zaten ilk günden beri bilinen bir gerçekken, yok arabasına bilmeyiz, yok konuşmuyoruz bile, yok zaten güçsüz bir kişilik diye ifade vermek gerçekten herkesi aptal yerine koymaktan başka bi' şey değil.
geçenlerde ekşi'de bir entry okumuştum. önce aklımda alanı yazayım, sonra bulabilirsem eklerim aşağıya, tam halini okursunuz bi' de. doğuda (şehir vermemiş) jandarma olarak uzun dönem askerlik yapmış birisi, başından geçen bir olayı anlatmıştı. 13 yaşında bir kız çocuğunu derenin üzerindeki bir köprüden atlamadan önce bulup kurtarıyorlar. kız ifadesinde, 17-18 yaşındaki abisinin ona yıllardır tecavüz ettiğini, bunu annesine söylediğini, annesinin "hemen büyütme, teyzene söyleyeyim, onunla bi' konuş" dediğini, teyzesinin ise eniştesine bunu anlattığını ve abiyi uyarmasını istediğini, eniştenin ise "kızla bi' de ben konuşup doğrusunu anlayayım" diyerek kızın yanına gittiğini, arabasına kızı alıp bir de onun tecavüz ettiğini söylüyor. evde ne yapacağını bilmez bir haldeyken, salonda aile meclisinin kendisi hakkında "söyleyin, ya kendisini öldürsün ya da birisine söyleyelim, bu lekeyi silsin" kararı alındığını ve evden kaçtığını, köprünün başına gidip düşünmeye başladığını söylüyor. bu sırada şans eseri devriye atan jandarma kendisini buluyor ve kız kurtuluyor. gerçi yazan eleman "keşke daha sonra kızı bulmaya çalışsaydım" da demiş ve sonrasında kızın intiharı tekrar deneyip denemediğini de bilmediğini eklemiş.
bu işler böyle işte. kendi ahlâk anlayışımıza ters gelen her olayda saçma sapan eleştirilen üreteceğimize, bölge insanının utanma mekanizmasının çarpıklığını anlayarak çözüm üretmesi gereken siyasileri baskı altına almamız gerekiyordu. halâ gerekiyor belki ama artık kimse bunu çözmeyi düşünmüyor, "kim öldürdüyse hadım edin, yakın" falan diyor saçma sapan.
umarım narin'in ölümü bazı adımlar için bir milat olur. gördüklerimiz, medyaya yansıyanlar haricinde yüz binlerce kız çocuğunun aynı şeyleri her gün yaşadığını unutmamız için bir bahane olmamalı. aynı köyde yıllar önce 20'li yaşlarının başındaki bir erkeğin tarla ortasında intihar etmesi, 2 kız çocuğunun gene intihar etmesi gibi ayrıntılar da mevcutken "köyü bombalayıp havaya uçuralım" demek komşu köyde aynı şeylerin tekrar tekrar yaşanmasını ne yazık ki engellemeyecek. ve bunlar medyaya yansımadığı için umrumuzda bile olmayacak.
unutmadan not: entry'yi buldum, buradan okuyabilirsiniz.