bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
2020-2024 arasını, belleğimin izin verdiği ölçüdeki tüm sorularla beraber müthiş varoluşsal sancılarla, çok ağır yaşadım.
2020'ye kadar düşünüyorum da hiç şöyle kafamı toplayacak, uzun uzun düşünecek bir vakit aralığı bulamamıştım. İlkokul sonra yatılı lise, ondan sonra hemen peşinden üniversite hızlı hızlı çıktım fakat, dar düşünce ufkumun sınırlarını eylemsel çekingenliğimle sürekli genişletmeye uğraşmam, iflah olmaz kusursuzcu-mükemmelliyetçiliğim, dört başı Mamur bir hayat istencim hiç peşimi bırakmadı.
Hayatta hep bir şeyler yapmayı istedim fakat kafamın içinde hep bir "yoksa" düşüncesi, memnuniyetsizlik, elimde olandan yetersizlik düşüncesi vardı, doğruyu bulacağım diye, en mükemmel yerden başlamalı diye de pek bir şey yapamadım, beceremedim de. yoksulluğumun da büyük payı vardır bunda ama el'in bişeyleri neler neler yapıyor bıdı bıdısına girmek istemiyorum bir daha, evet yoksulluk bir bahane değil biliyorum.
mükemmelliyetçi olduğumu söylemiştim, sıkı bir doğrucu Davut olmam, yedinci sınıftan beri tepetaklak aşağı giden aile hayatım, suç atmak istemiyorum ama babamın bütün hayatımın anasını sikmesi, düşüncede iddialı ama pratik hayatta beş para etmeyen, işe yaramaz bir adam olmamla birleşince hayatımın büyük kısmını eylemsel olarak heba ettim.
başlangıçtan sonuna kadar kötü bir okul hayatı, pasif-agresif bir gençlik, yetersiz ve iğrenç bir çevre, yaşımla beraber artan sefalet derEcem, dik kafalı dar beyinliliğim, sonu bitmez araştırmalarım, okumalarım, sabah akşam zihin dünyamı yıkıp yaparken çektiğim acı, bunları yaparken beynimi rahatlatmak için elime geçen tüm parayı sigaraya yatırmam(bundan dolayı en son aldığım herhangi bir giyecek şeyi muhtemelen üç sene önce almışımdır.), iflas etme noktasına gelmiş ciğerlerim vs vs.
Burdan sonrasını devam ettiremiyorum çünkü beynime kramp giriyor.
Tüm hayatımı telafi etmek için, yeni bir hayat paradigması, daha toptan bir kurtuluş yolu aradım ama öyle de bir şey yokmuş. Dört senedir kilitli bir mahzendeyim, doğruluk payı da olan düşüncelerimin esiri oldum sanki bu dönemde. Mahzenimden çıkıp dışarı baktığımda kendimi mağara devrinde kalmış gibi buluyorum. Hayat akıyor, yine de dönüyor.
Mayıs ayından beri bu süreci tamamen bitirdiğimi düşünüyorum, hayatın bir kuralı, bir yerden alırken bir yerden kaybedersin; çok şey aldım çok şeyimi de kaybettim.
En sevdiklerimden üç kişiyi toprağa verdim, öğretmen olduğumu görmeyi de o kadar istiyorlardı ki, kıçı kırık bi memurluk be, dünyanın öbür ucu da değil ki. Ama diyemezdim ki benim daha önemli işlerim var, varoluşsal sancılar çekiyorum, bu benim için daha önemli. Ders çalışıyorum diye odaya giriyorum, iki sayfa dersle alakalı bir şeyler ya okuyorum ya okumuyorum, onu bırakıyorum kafamı meşgul eden şeylere göre okumalar ve felsefe yapıyorum ondan sonra sınavlardan çakıyorum tabii. AileM artık beni mal olarak Damgaladı gibi bir şey, çalışıp çalışıp beceremediğimi zannediyorlar, yakın arkadaşlarım da aynısını düşünüyor. Neyse, düşünsünler ben gerçeği biliyorum ya.
Dedem, geçen sene Beyin kanaması geçirdi, adam bilinci yerinde olduğu son gün, şu çocuğun da kendi kurtardığını göremedim ya ona yanıyorum, dedi. 2 hafta sonra da vefat etti, adam gözü açık gitti amk. Ve onu mutlu edecek, beni yukardan izleyeceği bir yer de yok.
Üzerimde De emeği çoktur, Özür dilerim, dede. Çok özür dilerim.
Günün sonunda anlıyorum ki her şey yalanmış, ben de baştan beri yanlışmışım; ne büyük talih.
Bundan sonra o istediğim büyük hedefler yok, sürekli bir zihni sancı yok, doğruyu-Erdemi aramak yok. Sadece ve sadece sınırlı sürede yaşayacağım kalan bir hayatım var.
Albert Camus haklı tamamen "absürd" başka da bir şey değil. O çok istediğim radikal kopuşu kafamda tasarladığım gibi yapamaSam da artık yapıyorum. Sigarayı beynim rahatlasın diye içiyordum ama daha ihtiyacım kalmadı onu da 4-5 günden beri içmiyorum o gitti, mayıs ayından beri uyuşuk değilim o uyuşukluk da gitti, bundan sonra eve tıkılmak işe yaramazlık da yok sınavdan sonra o da gidecek, direkt bir iş bulacak sermaye biriktireceğim çok eksiğim var ve yakın çevreme de mahcubum ve geçmişe ait her şeyimi de kaybettim.
Nitel birikim nicel değişim yaratır, diye bi laf vardır. bi parça haklılık payı da var. Bundan sonra istesem de istemesem de 0'dan başlamak zorundayım.
Memnun olmadığım mesleğimden artık memnunum, iyi ki türkçe öğretmeni olmuşum. Sosyal Bilimler işi yapmak istiyordum ama Paradigma değişimi diye bir şey var, araştırıyorsun ediyorsun, bi nesil değişiyor, bi olaylar oluyor, hop senin bütün ömrün, çaban çöp. Bi odada çürüttüğün ömrün de cabası, üstüne de kimseyle kayıkçı kavgası yapacağım bir hayat istemiyorum. Fen Bilimleri İçin çok geç kaldım, ayriyeten sosyal bilimlere ise daha inancım da yok. Akademi falan düşünmüyorum bu konuda artık. Hatta sosyal bilimler akademide vergi düşmanlığından başka bir şey değil bence de neyse.
Yani elimde artık memnun olduğum dil eğitimciliğim kalıyor. Somut düşman somut kurşun. Dünyanın en iyi Türkçe öğretmeni olma ütopik hedefim. İlk önce öğretmen ol> yabancılara türkçe öğretimi yüksek lisans> ingilizce + 1 dil daha yabancı dil öğren ( benim tercihim fransızca )> dil eğitimcisi ol> işinde en iyilerinden ol> Mülklerini değerlendir> elinden geldiğince iyi para kazan, çok çalış> elinden geldiğince iyi yaşa, bırakabiliyorsan bir şeyler bırak, siktir git.
Artık bir şeyler kazanma ve yapma zamanı, bundan sonra hiçbir şey için kafamda bir bagaj yok, bu da bana şu dört seneden kalan en büyük kârdır. üç aşağı beş yukarı her şeyi netleştirdim, gerisi çalışkanlığımıza kalmış. Ağlamak da yok artık.
Ve güzel Kulzos ve onun güzel ahalisi, Kulzos da benim için sigara gibi bir şeydi, gerçekten burada yazmak benim için çok rahatlatıcı bir eylemdi, çok seviyorum burayı fakat Kulzos da sigara gibi hayatımdaki amacını tamamladı.
Tanıdığım gelip geçen tüm yazarlarını da ayrı ayrı çok sevdim, çok değerli insanlarsınız bence hepiniz. Yazar olarak son girdim De budur, zaten ağlamak dışında pek de bir şey yazdığım yoktu.
Gözlerini kanattığım herkesten Özür dilerim :p
Bundan sonra bir okuyucuyum, kendinize iyi bakın. Hepinize Sevgiler benden.