1. İki temel yalan vardır: Doğruyu söylüyorum, diyen yalan ve Söyle­yemem, diyen yalan. Kendi üzerine düşünen akıl sahibi varlık her iki önermenin de anlamsız olduğunu bilir. Birinci olgu, kendi ken­dini bilmemenin imkansızlığıdır. Birey kendi kendine yalan söyle­yemez, sadece kendini unutabilir. "Yapamam" öyleyse kendini unut­mayı ifade eden bir cümledir, akıl sahibi varlığın içinden kendini eksilttiği bir cümle. Bilinç ile edimi arasına hiçbir kötü cin giremez. Ama Sokratik sözü de terse çevirmek gerekir. Kimse isteyerek kötü­lük yapmaz, diyordu ya hani, biz tersini söyleyeceğiz: "Her türlü ap­talca hatanın kaynağı kötülüktür. "Kötülük, yani tembellik olmasa; akıl sahibi bir varlığın kendisine borçlu olduğu şeyden söz edildiği­ni artık duymama arzusu olmasa, kimse hata yapmaz. Kötülüğün kaynağı, eylemin amacı olan iyiliğin yanlış bilinmesi değildir. İnsa­nın kendine sadakatsizliğidir. Kendini bil artık Platon'daki gibi "İyi­liğinin nerede olduğunu bil" anlamını değil, "Kendine gel, içindeki o seni yanıltamayacak olana dön" anlamını taşır. Kudretsizliğin yü­rüme tembelliğinden başka bir şey değildir. Alçakgönüllülüğün baş­kalarının gözü önünde sendelemekten duyduğun kibirli korkudan başka bir şey değildir. Sendelemenin bir önemi yoktur; kötü olan sapmak, yolundan çıkmak, söylediğine dikkat etmemek, ne olduğunu unutmaktır. Öyleyse haydi kendi yolundan git. Özgürleşme deneyiminin kalbinde bu doğru sözlülük ilkesi du­rur. Herhangi bir bilimin anahtarı değil, her bireyin hakikatle kurduğu, bireyi yoluna sokan, arayan kişi olarak yörüngesine oturtan o ayrıcalıklı ilişkidir. Bilme/tanıma gücünün ahlaksal temelidir bu ilke.

    Cahil Hoca, ZihinSEL ÖZGÜRLEŞME ÜSTÜNE BEŞ DERS/ Jacques Ranciere
    #290470 migfer tokmakel | 10 ay önce
    2anket