üremenin ahlaki açıdan yanlış olduğunu ileri süren akım.
antinatalistlere göre insan hayatı acılarla doludur ve bu acıları tekrar tekrar üreten şey üreme olduğu için üremek ahlaki açıdan sakıncalıdır.
elbette bireysel hayatlar arasında önemli farklar vardır. her hayat başından sonuna her daim acı ile dolu değildir. ancak acınası ölçüde ızdırap çeken insanları paranteze alsak bile; hastalık, sevilenlerin kaybı, yaşlanma süreci ve ölüm en şanslı olanlarımızın bile kurtulamayacağı acılardır. anti natalistlere göre hayattaki hiçbir haz dünyaya gelmekle çekmeye mahkum olduğumuz bu acıları telafi edemez.
insan hayatına hiç olmaması gereken bir şey gözüyle bakan arthur schopenhauer de hiçliğin varlığa tercih edilmesi gerektiğini vurgulamıştı. insan hayatı ile ilgili oldukça karamsar-ama bir o kadar da gerçekçi bir tablo çizen-schopenhauer üremenin ahlaki açıdan değerini sorgulayarak antinatalizm fikrinin ilk savunucularından birisi olmuştu. günümüzde antinatalizm fikrinin en önemli temsilcisi ise david benatar’dır. benatar, better never have been isimli eserinde dünyaya çocuk getirmenin ne ölçüde büyük bir kötülük olduğunu oldukça ikna edici bir şekilde ortaya koymuştur. (kitaptaki ana argümanların özeti için better never to have been: the harm of coming into existence/#287074 )
antinatalizm aslında çok basit ama çok derin bir gerçeğin altını çiziyor: hurafelerden arındırılmış ahlak eğer salt acıları azaltmakla ilgiliyse ve hayat sahnesi acılarla doluysa, bir çocuğu acılarla dolu bu cehenneme getirmek ahlaken yanlıştır.
ben her hayatın acılarla dolu olduğunu düşünmüyorum. çoğu insan dünyaya geldiği için var oluşuna hayıflanıyor da değil. yine de antinatalist düşünce çizgisine büyük sempati duyuyorum. çünkü doğacak olan çocuğun iyi bir hayata mı yoksa kötü bir hayata mı sahip olacağını önceden makul bir şekilde varsaymanın hiç bir yolu yok. doğacak olan çocuğun yaşamının erken dönemlerinde çok ciddi bir hastalığa yakalanması, çok büyük acılar çekmesi, erken yaşta çok büyük trajediler yaşaması, dünyaya hiç gelmemeyi dilemesi ihtimali her zaman var. biliyorum ki çoğu insan çocuk dünyaya getirme kararı alırken bunu hiç hesaba katmıyor. bense bunu hesaba kattığımda üreme kararının bir kumardan fazlası olmadığını düşünüyorum.
bu düşüncenin hiçbir zaman ana akım olmayacağını da biliyorum. insanlığın çok büyük bir çoğunluğunun üreme karşıtı fikirlerden hiçbir zaman haberi olmayacak. insanlar ne bu konulara kafa yoracak kadar zeki, ne de üremenin sorumluluğunu üstlenecek kadar duyarlı. duyarlı ve entelektüel açıdan üst düzey bir azınlık ise üremekten uzaklaştığı için genlerini sonraki nesillere aktaramayacak. genlerini sonraki nesillere aktaramayan insanların savunduğu bir fikrin ise yaygınlaşması çok düşük bir olasılık.
antinatalizm fikrinden haberdar olsun ya da olmasın, dünyanın her yerinde zeki, eğitimli ve duyarlı insanlar daha az ürüyor. bu yüzden zeka ve ahlaki duyarlılık vb. Türden özelliklerin taşıyıcısı olan genlerin, gen havuzundaki payının gelecek nesillerde azalması bu yüzden kaçınılmaz görünüyor. antinatalizmin fikrinin küçük bir azınlık tarafından benimsenmesi bu süreci daha da hızlandırabilir. yani bir bakıma öjeninin tam tersi bir mekanizma işbaşında görünüyor.
bu nedenle, (eğer zekanın ve ahlaki niteliklerin kısmen de olsa genetik bir kökeni varsa) dünyanın gelecekte daha kötü bir yer olacağı çıkarımını yapmak yanlış olmaz. yani antinatalizm gelecekte dünyanın daha kötü bir yer haline gelmesine dolaylı olarak katkıda bulunuyor olabilir.