an itibarı ile sezon başından beri oynadığı 12 resmi maçta 12 galibiyet alarak sezona muhteşem bir giriş yaptı. ve bunu yaparken kimse hakkında uçuyor, kaçıyor vesaire gibi yorumlar da yapmadı. gösterişsiz, sade bir futbol oynadı. zaman zaman kötü de oynadı. ama her zaman rakibine göre oynamayı da bildi. tabii bunu sağlayan en önemli etmen de gösterişsiz, sade bir hoca ile birlikte takımdaki kalite artışı oldu. kaliteli futbolcuların takıma eklenmesi eldeki potansiyelli futbolcuların da daha üst seviyede oynamalarına imkan tanıdı.
düne kadar bir kısım taraftar tarafından yuhalanan, forması garanti görülmediği için yerli kuralı sebebiyle oynadığı mevkiye oldukça yüksek bir bonservis bedeliyle cengiz getirilen irfan can kahveci örneğin. geçmişinde bundan daha iyi bir sezon başlangıcı yaşamadı. ayrıca en sonunda ben 8 numarayım 7 değilim demeyi de bıraktı ve bir 7 gibi skora katkı yapmaya da başladı.
geçtiğimiz sezon fenerbahçe'nin en büyük sorunu kapanan takımları çözmekte zorlanması ve çok pozisyon vermese de kaleye gelen ilk bazen de tek isabetli şutun gol olmasıydı. dün oynanan alanya maçı ise artık bu sorunun da çok büyük bir sorun olmadığını gözler önüne serdi. ligin en düşük skorlu maçlarının altında imzası bulunan ömer erdoğan'ın alanyası sezon başından beri maç kaybetmiyordu. ancak dün ilk yarıda defans kurgusu mükemmele yakın olsa da fenerbahçe'ye 4-5 tane pozisyon verdi. çünkü geçen sezon sadece arda'nın yaratıcılığına kalan kapalı defansı açma işi bu sezon pek çok ayakla aşılabilir durumda. başta tadic olmak üzere, dzeko, irfan, szymanski ve fred bu iş için uygun isimler gibi duruyorlar. ki daha cengiz de oynamaya başlayacaktır elbet emre mor ile birlikte. bunlara ek olarak dün oynanan alanya maçında 40. dakikada kaleye gelen ilk ve tek isabetli şut gol olsaydı bugün farklı bir şey konuşuyor olabilirdik... ancak kalabalık ceza sahasında, yakın mesafeden ve sekerek gelen topu kedi gibi bir refleksle çıkartan livakovic neden transfer edildiğini de göstermiş oldu. ha o golü yese kimse birşey diyemezdi. ama yemedi ve bu sayede tek gollü galibiyette önemli bir pay sahibi oldu.
dzeko'ya ise değinmeden geçemeyeceğim. kendisinin yaşıyla ilgili pek çok tereddüt söz konusuydu. her ne kadar şampiyonlar ligi finaline ilk onbirde çıkmış olsa da yüksek yaşı düşündürücüydü. ama öyle bir performans ve liderlik ortaya koyuyor ki düşünecek pek bir şey de kalmıyor. oyunun her anında sürekli oyunun içinde adam. fenerbahçe'nin saha içi lideri kim diye soruluyordu geçen senelerde. kaptanı kim? şimdi ise saha içi liderleri var. ve onların başında da dzeko geliyor.
stoperinden, orta sahasına, yapılan her transfer için ayrı ayrı yazılabilecek şeyler var. ama hepsini bir girdiye sığdırmak elbette zor olur. girdiye son verirken bir de tadic'ten bahsetmek istiyorum. kendisi beni en çok heyecanlandıran transfer oldu. ve ilk resmi maçlarda sergilediği oyun tüm rakipleri kendisi için tedbir almaya itti. örneğin antalya maçında tadic'i üç kişi ile kapatarak etkisiz hale getirmeye çalıştılar ve kısmen de başardılar. bu da sanki tadic sezon başına göre daha kötü oynuyormuş gibi bir izlenim yarattı ama bu pek doğru değil. yine de, çok fazla rakiple mücadele etmek zorunda kaldığı için belki dzeko gibi ilave fiziksel çalışma yapması onu daha ön plana çıkartabilir diye düşünüyorum. çünkü bu kadar sertliğe başka türlü karşı koymak zor gibi. nitekim burası hollanda ligi değil. ha tadic kapatılırsa çözüm üretecek başka ayak yok mu? elbette var, hem de çok var. ama ben şahsen tadic'i izlemek istiyorum.