bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
terk edildiğimde tirileçenin balkan tatlısı olduğunu zannediyordum. tirileçeyi balkan tatlısı sanan herkes gibi ben de bu konu üzerine hiç düşünmemiş, balkan tatlısı satan pastanelerin dolaplarında gördüğüme inandığım balkan ülkelerinin bayraklarına ve tentelerde balkanvari sözler geçtiğine, hatta bazı uyanık işletmelerde "balkanlardan gelen lezzet" gibi sloganlarına rastladığıma ikna edilmiştim bilinmeyen bir güç tarafından. mandela etkisini düşünüyordum müstakbel eski sevgilim okyanus ötesinden gelen lezzetini kaşıklarken. monopoly'deki amcanın gözlüğü var mıydı? bilemiyorum.
aslında, ayrılığı ilk teklif eden ben olmuştum. bu yüzden, o an terk edilmiş hissetmiyordum. geri alamadığım bir e-mail gibiydi yaşananlar. ayrılmak isteyip otuz dakika sonra pişman olacak kadar karaktersizdim. tam olarak bu anda ayrılmaya karar verirdim kendimden, ben olsam. ben o olsam yani. gerçi ben o olsam, o şu an tirileçenin balkan tatlısı olmadığını da bilir, mescid-i aksa diye kubettüs sahra'yı da paylaşmazdı.
bir ilişkiyi bitirmek için 'güçlü görünen' bir sebebiniz yoksa saçmalıyorsunuz. ben çok saçmalamıştım en azından. aslında yaşamımın büyük bölümünde saçmalamışımdır hep. somebody put something in my drink tadında yaşadım yıllarca. n'oluyor lan, ifadesiyle. ilişkiye başlarken de n'oluyor lan ifadesi vardı suratımda, ilişki biterken de. mutlu ya da mutsuz değildim. anlam veremiyordum. irademin tümüne sahip çıkamıyor gibi hissediyordum kendimi bildim bileli. bir türlü tüm hayvanları toplayıp ahıra kapatamayan bir çoban gibi beceriksizce mücadele veriyordum yaşamımda ve zihnimde. baktığım her yönde, gözlerim ile baktığım noktanın arasında, ortalarda bir yerde tül bir perde vardı sanki hep. oraya bakıyorum fakat o incecik perdede belli belirsiz görüntüler oynuyor. anlamıyordum.
ilişkiyi bitirmek isterken de bu bitişin güzellikler getireceğinden, yaşam düzenlerimizin ve dünyaya, birbirimize bakışlarımızın çok uzak olduğuna ilişkin inancımdan bahsetmenin yetersiz olacağını düşünmüş olmalıyım ki ikibinlerin başında bilgisayar alınmasını isteyen çocukların sıktığı "hem derslerime yardımcı olur" yalanına benzer yalanlar uydurmuştum. bunları aniden bu sabah uyanınca mı fark ettin, sorusuyla karşılaşmamak için bir süredir bu konu üzerine düşündüğüm yalanını (hiçbir şeyi uzun uzun düşünemiyordum) ve ayrılığın gerekliliği konusunda elimi güçlendirmek için başka birinden fena halde hoşlandığımı iddia ettim. otuz dakika sonra pişman olmasaydım belki saçmalamış sayılmayacaktım fakat otuzbirinci dakikadan bu kez o beni terk edene dek hoşlandığım o hayali kişinin kim olduğuna ilişkin bir sürü ayrıntı uydurmak, saatlerce saçmalamak zorunda kaldım. usta bir yazar gibi tasarlamıştım karakterimi. onu ilk gördüğüm anı ve tanıştıktan sonra nelerden bahsettiğimizi, nelerden hoşlanıp hangi noktalarda ilişkim olduğu için geri durduğumu ve fiziksel özelliklerini (bu konuda o zamanlar sınıf arkadaşım olan ve onun tanımadığı birinden kopya çektim) sıraladım. harika bir insandı uydurduğum karakter. müstakbel eski sevgilim beni terk edene dek merak ediyor, devamlı soruyordu. sordukça uydurdum. uyduruk bir hoşlantı yarattığım için hiçbir olumsuz özelliğinden de bahsedemiyordum. hatta olumsuz bir yanı bile yoktu uyduruk aşkımın. gerçekten de müstakbel eski sevgilim onunla boy ölçüşemezdi. "bir uyuduruk'a bak, bir kendine. yazık..." diye üzülmüş olabilir ayna karşısında falan. fena halde saçmalamış ve sıçmıştım. sıvıyordum da.
ne kadar çok abooov kebap vardı şu hayatta. sanki her biri, bir önceki abooov kebaptan intikam alır gibi bir 'o' daha ekliyordu. her seferinde daha o'lu abooov kebaplarla karşılaşıyordum. müstakbel eski sevgilim de benim abooov kebap dükkanımın karşısına daha o'lu bir abooov kebap açıp işletmemi yerle bir etmeye yeminli, ticari zekadan nasibini almamış sırf hırsla iş yapan bir usta gibi tam karşıma kendi dükkanını açmaya niyetlenir gibi benim uyduruk aşkımın saltanatını sarsmadan beni terk etmek istememişti. gerçek bir insan üzerinden uyduruk bir flört uydurmuş ve "ben de boş değilim hem de daha flörtözüm" anlamına gelebilecek erotik hikaye girişine benzer bir anlatım sunmuştu. sonra daha fazla uzatmadan, ayrıldığımızı karşılıklı olarak beyan edip uzlaştık ve uzaklaştık.
sigaramı yarım bıraktığı tirileçenin üzerinde söndürdüm. kasadaki sivilceli ergene, adios, deyip dışarı çıktım. caddede çalı yuvarlanıyordu.