1. günümüz türkiye'sinde içinde bulunan sınıf kinini çoğu zaman yenilgiciliğe evrilten sosyalistler. günümüzde çoğu sosyalist de kendini sosyalistten önce birçok kavramla tanımlamaya çalıştığından neyin nerede durduğunu kestirmek kolay değil.

    geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden (bir iddiaya göre hayatına son veren) şöyle diyor; "Solcular, güçlü, iyi ve başarılı imajına sahip her şeyden nefret etme eğilimine sahiptirler. Amerika’dan nefret ederler, Batı medeniyetinden nefret ederler, beyaz erkeklerden nefret ederler, rasyonaliteden nefret ederler. Solcuların, Batı ve benzerlerinden nefret etmelerinin sebebi olarak gösterdikleri şeylerin gerçek motivasyonları ile bağdaşmadığı açıktır. Batıdan, savaşçı, emperyalist, cinsiyetçi, ırkçı ve benzeri özelliklere sahip olduğu için nefret ettiklerini söylerler; fakat aynı özellikler sosyalist ülkelerde ya da ilkel kültürlerde ortaya çıktığında, solcular bunlara bahaneler bulurlar ya da en iyi ihtimalle bunların varlığını gönülsüz bir şekilde kabul ederler. Fakat bu kusurlar Batı medeniyetinde görüldüğünde, büyük bir şevkle (ve genellikle abartarak) bunlardan bahsederler. Dolayısı ile bu özellikler, solcuların Amerika ve Batı’dan nefret etmelerindeki asıl sebepler değildirler. Amerika ve Batı’dan, güçlü ve başarılı oldukları için nefret ederler."

    bu sözleri tümüyle doğru bulmasam da ülkemizde solcuların, siyasal islamcılarla benzeştiği mağdur olma hazzı maalesef bir türlü aşılamayan engel. bu konuda maalesef fikrim sabit. sosyalistlerin geçmişten bugüne dünyanın hemen her yerinde yaşadıkları zorluklar, ödedikleri bedeller belleğimde yerini koruyor. yine de her şeye rağmen onyıllardır acıyı bal eylemenin hoş bir reklam kampanyasından öteye geçmediğini birçoklarının kabul etmeyeceğini biliyorum. gözaltına alınacağını bile bile zayıf bir gösteri gerçekleştirmeyi ya da birkaç bin kişiden fazlasının ilgisini hatta saygısını dahi kazanamayacağını bilerek ölüm orucuna başlamayı kabullenemiyorum. elbette burada ilk olarak gözaltına alanın, cezaevinde tutanın kusurlu olduğu savunması karşılar bizi. bir sosyaliste göre haklıdır da. yine de geçmiş tecrübelerden (fazla geri gitmeye de gerek yok son 10 yılı incelemek yeterli) bu 'girişimlerin' duvara çarpıp dönen bir toptan farkı olmadığını anlamamız birkaç dakikamızı alır.

    baskıcı yönetimlerde sansür uygulananın kendini çoğunlukla doğru yolda görmesi, belki doğru yolda olması, tekrar tekrar sansüre maruz kalarak haklılığını sık sık teyit edip bundan keyif, toplumun bir bölümünden tebrik alması yalnızca başındaki şişliği büyütür. her seferinde biraz daha sert. batı düşmanı olanlar, solcu olup olmamalarından bağımsız olarak, batı'nın yol ve yöntemlerinin dışında çoğunlukla tembellik edip bir metot geliştirmez ve 'yenilgilerle süslerler' birbirinin benzeri faaliyetlerini. batı'ya her fırsatta eleştiri getirirken maalesef ikiyüzlü olduklarının farkında olmadan aslında batı'nın 'öncü' olduğunu da ikrar ederler. herhangi bir insan hakları ihlali durumunda ilk örnek batı'dan gösterilir veya batı'da böyle bir ihlal meydana gelmesi durumunda üçüncü dünyaya getirilen eleştirilerin kat kat fazlası batı'ya yağdırılır. aslında bu, hem batı'nın öncülüğünü kabulüne hem de batı'da bunların ifade edilebilirliğinin daha yüksek oluşuna işaret eder.

    solcuların genel kabul ve ezberlerin dışına çıkabilmesi birçok şeyi değiştirecektir fakat bunun kısa vadede gerçekleşeceğini öngörmek biraz hayalcilik olur.
    #287292 kraftwerk | 2 yıl önce
    2siyaset terimi