bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
Birinci dünya problemleri sebebiyle canı fena halde sıkılmış olduğu göt çenesinin büzüşmesinden anlaşılan Çağıl Bey koridorun başında göründüğü an "heh" dedi "şimdi sorayım". Ne hızlı ne yavaş yürüyordu Çağıl Bey. Ne kontrol ediyordu çalışanları ne de bakmadan geçip gidiyordu. Spor ayakkabıları 'gırç gırç' ederken takım elbisesi zaptetmeye çalıştığı protein tozlarından yorgun düşmüştü. Çağıl Bey, suratı asıkken biri ona seslendiği an her sabah üzerinde çalıştığını ele verecek hızda sımsıkı bir gülümseme zımbalardı yüzüne. "Çağıl Bey, bir dakikanız var mı" sorusunun git gide volümünün düşüşünden daha hızlı zımbaladı gülümsemeyi Çağıl Bey. "Elbette K." diye yanıtladı. Bluetooth kulaklığı kulağındayken uzakta, boş bir noktaya bakıyordu. O an K'yı mı dinliyor adil bir yönetici olmanın herkesi yoksullukta eşitlemekten geçtiğine ilişkin bir podcast'e mi kulak veriyor anlayamadı. Çağıl Bey'in baktığı boşluğa dönüp baktı K. Işınsu Hanım'ın elinde BB kremi sallayarak "çok iyi geldi çok iyi" dediğini işitti. Göz ucuyla buraya bakıyordu Işınsu Hanım da. Işınsu Hanım son dörtbuçuk aydır 'çok iyi geldi' ya da 'aslında çok zararlıymış' sözleriyle yaşıyordu. Bazen bu cümleleri aynı şeyler için kurduğu da oluyordu. K boğazını temizledi. Boğazındaki kurumuş talepleri yanlış yorumlayan Çağıl Bey "en az üç litre içmek lazım" der gibi baktı kısaca. Yutkundu K, müsait olduğunuzda odanızda görüşsek çok memnun olurum, dedi. Çağıl Bey K'ya göz kırpıp "15 dakika sonra" dedi ve Işınsu Hanım'a bakarak burnundan kısa sert bir nefes alıp odasına süzüldü bir prens gibi.
K masasına dönüp saate baktı. Etrafında herkes aynı şeyleri tekrar tekrar söylüyordu.
"aklı olan yurtdışına gider abi."
"vegan hem de. Ba-yıl-dım."
"eteryum'un grafiği çok şey anlatıyor."
"aras berke tenisi çok sevdi ama biliyorsun takım sporları..."
Gözleri karardı K'nın. Birkaç dakika öylece oturdu sesler çarpışırken. Biraz sonra, Yüzüme bir su çalayım diye geçirdi içinden. Kalkıp Kartla açılan tuvalet kapısına kartını okuttu. İşe girip çıkarken okuttuğu kartı tuvalete girip çıkarken okutması çalışmakla sıçmayı bir noktada birleştirmişti K'nın aklında. Yüzünü yıkarken çağıl bey'in eğitilmiş olduğu anlaşılan düzgün diksiyonunu duydu kabinlerin birinden. Odasından da klozete süzülmüştü şimdi. "hindistan harika bir deneyimdi hayatım" diyordu spor ayakkabılarını gıcırdatırken. K, bir süre hindistan'ı düşünüp seyrelmiş saçlarına, ince bileklerine, çerçevesiz gözlüğünün ardındaki yarı kör gözlerine baktı. Hindistan'ı sikeyim, dedi içinden. Kartını okutup sıçtığını yönetime bildirerek masasına döndü.
"deadline'ı şaka mı bu işin abi" sesiyle yarı körlüğü attı üzerinden k. Serhan bey, üç kocaman kamerası olan telefonuna bakarak deadline'ının şaka olup olmadığını sorguladığı e-postayı k'ya gönderdi. Bu iş sende o zaman, dedi. K, hiçbir şey söylemedi. beklenenin aksi bir cevap vermedikçe zaten konuşmasına da gerek olmuyordu. Oldu o zaman, diyerek Yerine dönüp iş arkadaşlarıyla bildikleri bütün peynirler üzerine konuşmaya devam etti Serhan bey.
Karmaya ve mailleşmeye inanan çağıl bey "bekliyorum k" yazılı olan e-postayı gönderdiğinde k hemen kravatını kontrol edip ayakkabılarındaki tozları pantolonunun paçalarına siliverdi hızla. Bir yudum su içip kalktı, ağır ağır yürüdü çağıl bey'in cam ofisine. Çağıl bey odasında çalışırken kucağına dahi otursanız eğer ses çıkarmazsanız geldiğinizi fark etmeyecek kadar odaklanmış halde çalışıyor görünmeye çok önem veriyordu. K, odaya girip cam kapının kapatmasına rağmen pek de kapanmamış gibi görünmesine takılıp kapıyı seyretti. Biraz kıpırdandı görünmez olup olmadığını test etmeye çalışır gibi. çağıl bey harıl harıl çalışıyor gibiydi. Sonra "geldim ben, çağıl bey. Geldim" diye ağzında dolaştırıp durdu kelimeleri. Çağıl bey "hah geldin mi sen, geç otur" diyerek bakmadan yer gösterdi. Çağıl bey'in gözlerini ekrandan ayırmasını bekliyordu k gırç gırç sesleri eşliğinde. Çağıl bey, gözlerini ayırmadan "bir şey soracağım hayatım, hindistan mı japonya mı? Tek seferde söyle" dedi. K, "hindistan'ı sikeyim" deyince gırç gırç sesi kesildi. Çağıl bey, uzakta, boş bir noktaya baktı.