1. tanık olduğum en zor seçimdi.

    bu seçim sonucunda erdoğan, anayasa her ne kadar cevaz vermese de ysk icazetiyle üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilmiş ve akpli cumhurbaşkanı niteliğini korumuştur. siyasi iklim ne kadar değişirse değişsin yönetimin saray iktidarından bir türlü devralınamayışının sorumluluğunu halka yükleyenlerle aksi düşüncede değilim. hatta akpye oy veren/ vermeyen herkesin sorumlu olduğuna inanıyorum.

    demokrasinin, vatandaşlık haklarının, düşünce hürriyetinin sandık bölgesi kadar dar bir alana sıkıştırılmasına yeteri kadar mücadele vermeyen muhalefet liderleri kadar olmasa da vatandaşlar olarak bizler de sorumluyuz. baskıları, medya-polis-yargı kıskacını görüyorum elbette. yine de bu süreçte karşısında birleşilen saray iktidarıyla etmediği kavgayı muhalefetin hemen hemen her kesimiyle edenlere çok üzülüyorum. bu ekibin bir daha toplanıp toplanamayacağını öngörmek zor şu zamanda. güzel fırsattı, değerlendirilemedi. fakat seçim sonuçları aşağı yukarı ortaya çıktığı anda "2028'de gidiyorlar" şeklinde sandık bölgesine sıkışmayı kabul etmek çok acı. o halde saray iktidarının karşısında olan vatandaşlar 2028'de yine aylarca 'lider' tartışıp "o varsa ben yokum" diyecek, x'in haklı çıkması için y'nin seçimi kaybedeceği anı dört gözle bekleyecek. bu sırada ömürlerimizden 5 yıl daha geçip gitmiş olacak.

    ekonomik kriz, yabancı sorunu, yargı bağımsızlığının yok edilmiş olması (ne kadar vardı ki), kadın ve lgbti haklarına göz dikenlerin saray iktidarından yana tutum alması devletin tüm imkanları seferber edilerek kimi zaman montaj videolar kimi zaman satılık medya operasyonlarıyla ikincil meseleler olarak gösterildi. terör/beka/batı'nın ne kadar şerefsiz olduğu öne sürüldü birincil tehlikeler olarak. saray iktidarının sürmesinden yana olmadığını söyleyip yine akp propagandası güdümünde muhalefete muhalefet edenleri, ahmet hakan uydurması 'sarı muhalefet' tabirini sahiplenişleri, ittifakta bile bulunmayanların elinde olsa kılıçdaroğlu'nu desteklemelerini engellemek isteyenleri göz önünde bulundurmak lazım 28 mayıs sonrası siyaset inşa ederken.

    Seçim günleri olan 14 mayıs ve 28 mayıs günlerinde bile ülke genelinde sandık çevrelerinde oluşturulan gerilimi, haberlere taşınan usulsüzlükleri biliyoruz, zaten bekliyorduk. Bakanlık görevini ifa ederken milletvekili olabilmek için bakanlık imkanlarıyla oy talep edenleri gördük. Sandık çevresinde bulunan gönüllülere yasalarla korunan hakları olmasına rağmen gözdağı verildiğini, sadece benim görevli olduğum okulda 28 müşahidin 10 tanesinin gelmediğini ve başka okullarda da durumun farklı olmadığını biliyoruz. Bu ortamda zaten seçim kazanılamazdı gibi bir çıkış yolu aramıyorum. Kazanılabilirdi, kazanamadık. Bunlar da bizden kaynaklanmayan sebepler.

    yine de birçok açıdan 'sarı' değil fakat makul muhalefetin yapabileceklerini hatırlaması şart. hatırlamakta güçlük çekenlere hatırlatması gereken biziz. Birçok arkadaşımın aksine dün akşamdan bu yana örgütlü siyasete sarılmak ve 2028'e kadar silivri'nin hava durumu hakkında salak salak konuşmanın ötesine geçmenin bizi kurtaracağını düşünüyorum. Eşit şartlarda yarışılmayan, tek taraflı çalışan yargı ve denetim mekanizmalarının yer aldığı seçimlerle "halkın iradesini tespit ettik, işte demokrasi" diyen olursa elbette güleriz. Bu olsa olsa saray iktidarına bir süre daha meşru zemin sağlayan soğuk damgadır. Bir daha 'adam kazandıcılığa' tahammülümüz yok.

    Muhalefetin bu süreçte en dayanılmaz tavrı "ilk seçimde gidiyorlar" iddiasıydı. İktidarın canı ne zaman isterse seçime gidecek, o zamana kadar çok ses çıkarmayın telkinleriydi sinirimizi en çok bozan. Sonunda, bu kadar sabrettik artık gidiyorlar, inancı oluşmuş olduğundan biraz daha büyük yıkıldık sanırım.

    Neyse, Mücadeleye devam.

    Yazdıklarımın tümünde biz'den kastım Türkiye cumhuriyeti vatandaşlarıdır.
    #286989 kraftwerk | 2 yıl önce
    0seçim