1. 29 mayıs 1935'teki ilk seferinde 'nu 4 gün 3 saat 2 dakikada geçerek bir rekora imza atmış olan fransız yolcu gemisi. o kadar büyüktür ki, bünyesinde açık tenis kortu bile vardır.

    tabii büyük, lüks ve çok hızlı bir gemi yapmanız bilet satamıyorsanız pek de bir işe yaramaz. bu sebeple normandie kendisini amorti edememiştir. çoğu zaman geminin yarısı bile dolmamıştır. çünkü o yıllarda bu gemiyi dolduracak kadar zengin yoktur.

    hakkındaki diğer bir söylenti ise, iç tasarımının çok kötü yapılmış olması ve bu sebeple de bir defa seyahat eden yolcuların tekrar gemiyi tercih etmemesidir. çoğu yolcu formundaki dekorasyonun baş ağrısı yarattığını iddia etmişlerdir.

    tüm bunların üstüne bir de almanya ve italya'ya uygulanan boykotlar eklenince gemi artık çalışamaz hale gelmiş ve new york limanı'na çekilerek asker taşıma gemisi haline getirilmiş.

    işte ne olduysa da bu olaydan sonra oluyor zaten...

    31 aralık 1941 tarihinde donanma envanterine giren gemi, 9 şuat 1942 tarihinde kundaklanıyor ve gemi batıyor.

    bu sırada da nasıl bir tesadüfse filmini çekiyor ve geminin yangın görüntüleri filmin bünyesinde yer alıyor. hitchcock çekimlere 'da aralık ayında başlıyor ve şubat ayında new york'a geldiklerinde gemi yakılıyor. şu olay türkiye'de yaşanmış olsa hitchcock'un başına kimbilir neler gelirdi... neyse, amerikan donanma komutanlığı da filmin senaryosu sebebiyle hitchcock'tan bu sahneleri kesmesini istiyor. çünkü ilgili sahnelerde alman 'ları new york'a geliyorlar ve bunun da abd'yi aciz gösterdiği iddia ediliyor. tabii orası abd, türkiye değil. hitchcock "kesmiyorum ulan, var mı bir diyeceğiniz?" diyor ve sahneler kesilmiyor.

    bu olaylar olurken ilginç bir figür ortaya çıkıyor. olarak nam salan charles luciano, hapisten avukatı aracılığıyla dışarıya "gemiyi ben yaktırdım!" diye mesaj gönderiyor. tabii yetkililer bu açıklamayı "ya bi sigigit..." şeklinde karşılamıyor. çünkü lucky luciano, o sıralar new york limanı'nın haracını yiyor işçi sendikası üzerinden. limandaki her şey bu adamdan soruluyor.

    tabii ortada bir "sabotaj" korkusu olduğundan donanma komutanlığı lucky luciano ile bir görüşme ayarlıyor. kerli ferli generaller, hapishanedeki mafya lideriyle görüşmeye gidiyorlar. lucky luciano ile donanma anlaşıyor ve luciano'ya bağlı işçiler herhangi bir alman sabotajına karşı limanı koruyorlar. üstüne bir de devletin gizli servis elemanlarının ulaşamadığı istihbaratlara ulaşabiliyorlar gemiler üzerinden.

    takvimler 1943'ü gösterdiğinde ise artık müttefiklerin avrupa'ya giriş yapma zamanı geliyor. ama yunanistan mı yoksa italya üzerinden mi çıkartma yapacaklarına ilk başta karar veremiyorlar. en sonunda italya üzerinden çıkartma yapmak mantıklı geliyor. tabii bu sebeple tanıdıkları ilk sicilyalı'ya yine işleri düşüyor: lucky luciano. yine kerli ferli adamlar hapishanedeki luciano ile görüşüyorlar. luciano "tamam yardım edeceğim" diyor, hatta "isterseniz beni de askere alın. sicilya benim memleketim, gider savaşırım orada." diyor. kerli ferli adamlar "tamam b**unu çıkartma." deyip luciano'ya gerekli bilgileri veriyorlar.

    luciano, sicilya'daki meslektaşlarına haber salıyor. onlar da zaten mafyayı baskılayan faşist mussolini rejiminden yıldıkları için müttefiklerin bu haberi onlara müjde olarak geliyor. amerikalılar dışarıdan, mafya içeriden italyan güçlerine karşı savaşıyor ve ada müttefiklerin eline geçiyor. bundan sonrası zaten çorağ söküğü gibi. müttefikler ilerliyor, mihverler geri çekiliyor vs.

    savaştan sonra luciano tekrar haber gönderiyor "o kadar yardım ettim, size savaş kazandırdım. artık görürsünüz beni de..." şeklinde. hükümet yetkilileri "adam haklı" diyorlar ve luciano'yu serbest bırakıp sınırdışı ediyorlar. luciano da küba'ya gidiyor.

    işte görüyorsunuz, bir gemi nelere kadir...
    #285471 bachophile | 2 yıl önce
    0deniz taşıtı