İhsan oktay anar'ın "tadında bırakmak gerek..." açıklamalarından sonra 2022 yılında yayımladığı yeni kitabıdır. Diline, tarzına alışkın olanlar dışında kesinlikle yazarın okunacak ilk kitabı değildir. Zira tarzını bilenler bile okumakta güçlük çekerler. Konudan bağımsız olarak, betimlemeleri, anlatımı, düşündürüş şekli "basit ve sade" bir metin isteyenler için çok zordur. Ama lezzetli midir? Kesinlikle!
Kitabın tanıtımlarında birazcık ne olduğu anlaşılmayan bir hava var. Gerçi hem 160 sayfa hem de ufak bir kitap olduğu için, öyle uzun uzadıya bir tanıtım yapılamıyor pek. Okuyacakların zevk alması da, bilimkurgu severliği, masal severliği, denizcilik, birinci dünya savaşı ortamları gibi unsurlara yatkınlığına bağlı. Nihayetinde adam sizi denizaltı içindeymişsiniz gibi öyle anlatıyor ki, hangi lombozun önünde, hangi kaportada durduğunuzu, nereye baktığınızda ne gördüğünüzü söylüyor. Matematik üzerine bir hayatta kalma çabasından ibaret olan denizaltıcılığı, edebiyat üzerinden yaşama tutunabilen bir okuyuculukla bize gösteriyor. Nasıl ki yanlış hesap, hayati bir kopuşa sebep olabilirse, yanlış bir tümce de sizi o ortamdan silip atabilirmiş gibi kusursuz bir anlatım sergilemeye çalışmış.
Kitabı okumaya başladığınız andan itibaren, ihsan oktay anar'ın filmini izlemeye başlıyorsunuz gibi bir durum oluyor. Film gibi açılıyor kitap ve yine film gibi veda ediyor. Çok güzel bir ahenk yakalamış resmen. Batık bir denizaltını canlandırıp "o an"a götürüyor sizi, tanıtıyor, yaşatıyor ve gerisingeri işte bu denizaltı o denizaltı diyerek, fotoğraf albümünün kapağını kapatıyor gibi.
Tahtelbahir gemisinin t1amat koduna, selam cevabımız olsun.