1. Doğduğu gün, takvim yaprağındaki üç ismi beğenmemişti annesi akaki'nin. Sonraki ve sonraki yapraktaki isimleri de. En iyisi babasının adıyla anılsın dedi. Böyle başladı akaki akakiyeviç'in sıradan ızdıraplı hayatı.

    O'nun hayatını nikolay vasilyeviç gogol 1842 yılında yazıp yayımladı.
    68 sayfalık bir kitap olmasına rağmen, koskocaman roman okumuş gibi bir derin anlatı var öyküde. İnsanın o zamanda da, şimdi de ve o zaman ile şimdi arasında da aynı şartlar altında yaşadığını bildiriyor bize.
    Tüm o zamanlar boyunca, köleleştiren, tüketen, güçsüzleştiren, bağımlılaştıran, zorunda bırakan ve değişmesini isteyenleri ama küçülttüğü için etkisizleştiren bir sistem. Aynı şimdiki gibi.

    Ne kadar doğru, etik, olması gereken bir durum olsa da, sistemin değiştirilemeyecek kadar büyük oluşu hasebiyle daima abukluklar ve sömürü içinde yaşanılacağının anlatısı. Bürokrasi, önyargılar, yılgınlıklar, kendine "iyi" bir yer kapanın aman hiçbir şey değişmesin ki durumum bozulmasın çırpınışları.

    Şimdiye örneklemek gerek; tecavüz, taciz, şantaj, soygun, tehdit v.b. durumların senelerden beri asla azalmaması neden? Birsürü neden sayılır değil mi? Peki senelerce, o kadar hakim, avukat, savcı, kanun, mahkeme, parlemento, milletvekili, başbakan, cumhurbaşkanı değişmesine rağmen, yani sistemi oluşturan mekanizmaların hatta sistemin kendisinin bile değişmesine rağmen neden azalmıyor?

    5 yaşında bir çocuğa tecavüz ediliyor, ortalık ayağa kalkıyor. sonra susuyor. Sonra tekrar. Ne kadar istesek de asla etki edemeyişimizin sebebi sistem mi, yoksa insanların yılgınlığı mı, yoksa insanın kendisini küçücük görmesi elimden ne gelir ki demesi mi? Belki hepsi, belki hiçbiri.

    Çalışmak, şart. Çalışmak için hayatta kalmak, sağlıklı kalmak zorunluluk. Hayatta kalmak için, hasta olmamak gerek. Hasta olmamak için yaşama koşullarının belli bir standart üstünde olması lazım. Fakat gel gör ki o standartın üstüne çıkmak için daha çok çalışmak ve hatta farklı yerlerden de para kazanabiliyor olmak gerek.

    Yani çalışabilmenin koşulu da daha çok çalışmak.

    İşte bu koşullarda, bir zorunluluğu halletmeye çalışan adamın adı akaki akakiyeviç ve onun dramının adı şinel, yahut çevrilmiş ve yayımlanmış kitabın adıyla .

    Bu trajik öykünün gerçekliğinde dolaşırken, birdenbire başka bir yere çekiyor bizi gogol.
    Gerçek değil bu diye düşünebilirsiniz. Fakat içinde bulunduğumuz bu sistem ne kadar akla yatkın, ne kadar doğru ki gogol'un bizi çektiği yerin akla yatkın olmadığını söyleyebilelim?

    Hayatının büyük kısmını bir zorunluluğa yatırıp, üstelik o zorunluluğun da bir sonraki zorunluluğa kadar idare edip, bir sonraki zorunluluğu elde edebilecek kadar birikim yapmak, üstelik onun da sadece sorunu ötelemekten başka bir işe yaramayacak olması.

    Çok mu karışık oldu?
    E olur tabii, hepimiz o palto'dan çıktık demedi mi dostoyevski?

    Okumanın şart olduğu kitaplardan biri olmalı.
    #282395 Tukenmekte olan kisi | 2 yıl önce
    0hikaye