sanatçıları kişilikleriyle yargılayıp sanatlarından soğumalı mıyız, sanatlarından el çekmeli miyiz, konunun özü olan sorular bunlar aslında ve bu konuda çok net bir bakışım ya da duruşum yok ama aklıma gelen birkaç konuya değineyim. öncelikle iyilik gibi kötülük de insana dair, hayatta ara renkler olduğu gibi insanlarda da ara renkler var ve sadece siyah ya da sadece beyaz değiliz. önümüzde bilmediğimiz bir tek yaşam var ve bu yaşamda hatalar da yaparız yanlışlar da yaparız. cemal süreya "şairin hayatı şiire dahil" diyor. burdan yola çıkarsak sanatçının tüm deneyimlerinin sanatına da dahil olacağını söyleyebiliriz.
aklıma gelen başka bir konu, sanatçıların kusurları genellikle onlar öldükten sonra hayatları detaylı olarak araştırıldığında ortaya çıkıyor. yakın zamanda yaşayan bir yazar olarak hasan ali toptaş teşhir edildi, yayınevleri ve okurlar tarafından kınandı hatta yargılandı diyebiliriz. aklıma gelen diğer bir söz de oscar wilde'a ait "şiirler büyüler, şairler düş krıklığına uğratır". burda da aklıma gelen çok sevdikleri sanatçılarla tanışma imkanı bulan çoğu kişi o sanatçılar konusunda hayal kırıklığı yaşadığını söylüyor mesela.
konuyu düşününce benim aklıma gelen dağınık fikirler bunlar. yaptığı kötülükler için kimseyi yargılamak bana düşmez orası net. ama dediğim gibi çok net olmadığım ve her gündeme geldiğinde yeniden düşündüğüm bir konu bu.