3-4 gündür sosyal medyadaki yayınların çoğunun ilk gündem maddesi olan yasa. oğuzhan uğur da bu konuda ağzını açabilecek kim var kim yok toplayıp 4 buçuk saatlik yayın yaptı. maddeleri basit bir dille anlattığım girdiden 1 gün sonra oldu bu. kendimi öveyim biraz.
söz konusu "mevzular açık mikrofon sosyal medya yasası" bölümünü baştan sona izleyebilecek kadar işsiz değilim. hele ki uğur, candaş tolga ışık, cüneyt özdemir, kafalar, jahrein gibi manipülasyon konusunda yıllardır ve sürekli bir biçimde akp'nin ekmeğine yağ süren tipleri saatlerce dinlemem. bakmak istediğiniz açıya göre (kanun olarak değerlendirme, özgürlüklerin kısıtlanması olarak değerlendirme, otosansürün normalleşmesi olarak değerlendirme, sansürün tarihi olarak değerlendirme gibi) özellikle son 1 haftadır youtube'da gırla yayın var. ben akademiklink 'in kısa videosunu ve bağıran hoca ersan şen 'in 2 hafta kadar önceki kısa açıklamalarını izlemenizi öneririm. en azından "cumhuriyet elden gidiyor" ile birleştirmeden, sansürü ve manipülasyonu temel alarak ilerleyen tartışmalar daha besleyici ve öğretici olacaktır. ersan hoca zimbabwe, uganda ve kanada örneklerini veriyor, uygulama değil, kanun açısından sıkıntılarını anlatıyor. babala tv de "biz ne yazacağız sosyal medyada şimdi?" goy goyunu yapıyor. şaka gibi ya.
"dıj güjler" çapından çıkıp bu yasayı değerlendirmek lazım. uğur'un programında "kullanıcı adıyla paylaşılan yorumlarda ceza 2 katına çıkar" maddesi bile bir avukat tarafından 1-2 cümleyle geçiştirildi. cücü* okan bayülgen'in ne söylediğini anlamadan "tamam tamam, sen haklısın" tribi attı. bunları izleyip nasıl bilgi sahibi olacaksınız lan? böyle bir şey mümkün olsa, akşamları sürekli türk dizisi izleyen aileler ülkenin aydın kesimi haline gelirdi şimdiye kadar. 20 yıl önce olduğu gibi, şimdi de devam eden, saatler sürmesine rağmen 15-20 dakikada meramını anlatabilecek tartışma programlarının lafı döndürüp döndürüp hiçbir şey anlatmamasından farkı ne bunun? hakan şükür röportajının ana hatlarıyla bile benzerlik var bu mantıkta: "konuşup durayım ama hiçbir şey anlatmayayım; beni dinleyenlerin aklında sadece uzun uzun konuştuğum kalsın". bu yüzden kısa süreli, kanunun hangi maddelerinin ilerleyen yıllardaki uygulamalarda nasıl sorunlar çıkaracağını özetleyen yayınları takip etmenizi gözlerimi belerterek ve şiddetle öneririm.
ersan hoca da sosyal medya kullanıcılarının büyük kısmını etkileyecek "kullanıcı adı ile yapılan paylaşımlar" kısmına fena halde takılmış. "bunu bilen bir insan ne kullanıcı adıyla yazar ne de kendi adı soyadı ile. çünkü ne yazarsa yazsın içeriğin değil, kimin yazdığının önemiyle yargılanacağını bilir" benzeri bir açıklaması da var. işte, bu kanunun dinamitlendiği kök buna benzer maddeler. basın kartı komisyonu üyelerinin sayısının artması ama iktidarın seçeceği üye sayısının da artması (hsyk'nın yapısını tamamen değiştiren, referandumla oyladığınız 2010 ve 2017 referandumlarını hatırladınız mı?), basın ilan kurumu'nun reklam gelirlerini %75 oranında azaltması ile yerel gazeteleri tamamen yok edeceği, btk'nın %95 bant genişliği kısıtlaması koyma yetkisi gibi hakkaniyet adına korkunç maddelerin tartışılması lazımken, "twitter'da ben şimdi ne yazacağım?", "siz '90'ları bilirsiniz, korkunçtu" diyor kafalar, jahrein falan. zannediyor ki her yazdığını takip eden kitle ülkenin aydın kesimi. ulan, sen bunu soruyorsan zaten ne maddeleri okuyup anlamışsın ne de kendini tanıyorsun demektir. değil sosyal medyadaki hesabından; masanın üzerindeki günlüğüne "rte'yi seviyorum" yazsan ne olur, yazmasan ne olur?
maddelerin uzanabileceği noktaları her vatandaş kendisi anlamak zorunda. çünkü günün birinde sosyal medyada yazdığınız herhangi bir cümle sebebiyle "3 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmaya başladığınızı" öğreneceğiniz tebligatı okurken apışabilirsiniz. hoş, bu kanunun ortaya çıkarılma nedeninin sade vatandaşı toptan sansürlemek olduğunu da sanmıyorum ben. belediye başkanları, milyonlarca izlenen sosyal medya ünlüleri, muhalif olduğunu söylemekten çekinmeyen gazeteciler, şarkıcılar, partilerin alt kollarında bulunan üyeler falan etkilenecek. iş sana bana gelene kadar, önce zaten tck 299*'dan yargılanmaya başlarız biz. tck 216* da üzerine kaymak niyetine eklenir iddianameye. sonra bu "sosyal medyada sansür yasası" ile uğraşmaya gelir sıra.
lütfen şöyle konularda azıcık okuyun, farklı perspektiflerden bakan yorumları götünüzle değil, gözlerinizle okuyup anlamaya çalışın. anlamadığınız ayrıntıları da konuyu çepeçevre bilen hukukçulara sormaktan çekinmeyin. kendiniz için bunu yapmak istemiyorsanız, sosyal medyada sürekli paylaşım yapan eşiniz dostunuza sonradan ortaya çıkabilecek sorunlar adına yardım edebilmek için bilgilenin.