1. 9 gün önce 'da yayınlanarak görücüye çıkmış efsane. hem hype treninden inip izleyeyim hem de tek izlemeyeyim diye izlemeyi ertelemiştim. sıcağı sıcağına izlemişken yazayım istedim.

    popüler kültür içinde sayıca çok az olduğumuz için ve hayranı olanları bir kenara bırakmak lazım. bu film doğrudan yeni nesillere hellraiser'ı tanıtmak için yapılmış. bu yüzden, filmin %3'ünde falan olan sjwlikleri, odak noktasının akılsız bir ergenella olmasını, kafilesinin ekran süresinin korkunç boyutlarda az kalmasını ve yönetmeni 'in filmle ilgili verdiği röportajlarda sürekli kübün yapılışını anlatıp senaryonun kime hitap etmesi gerektiğini (kısaca hedef kitlesini) anlatmamasını da görmezden gelmek gerek. yoksa filmi izleyemez, ilk 20 dakikasında "bu ne boktan filmmiş yaae" der, kapatırsınız. eh, ne izleyeceğinize dair önceden fikriniz yoksa (kısaca beklentinizi neye göre oluşturacağınızı bilmiyorsanız), neden film izliyorsunuz ki zaten? piyasada belki de binlerce 3. sınıf, zaman geçirmelik aksiyon filmi var. açın birini, izleyin.

    külliyatın izlemeye değer 8 filmini birkaç kere izlemiş, barker'ın 'ını da hatmetmiş bir insan olarak, 2022 modelinin benim için yapılmadığını izlemeden önce biliyordum. senaryonun odak noktasının cenobites olmayacağı, illa ki "birkaç önemsiz insanın hayatlarını değiştiren ayrıntılar"dan oluşacağını da tahmin etmiştim. beklentim bu yöndeydi. artık bu bir spoiler olmayacağı için rahat rahat yazabilirim: barker'ın anlatımındaki ayrıntıları nedeniyle (tiz sesli, feminen, yürüyüşü estetik, oldukça ince bedenli) dişi 'in oldukça farklı algılanacağını ("gene mi sjw filmi yaae?" eleştirilerinin kaynağı bu) ön görmek de kahinlik falan değildi. 'ın da role cuk oturduğunu ben değil, hemen hemen bütün hellraiser filmlerinde pinhead'i canlandırmış söylemişti. bunların hepsini ortaya koyunca, önüme neler gelebileceğine dair de bir fikrim oluşmuştu. aslında filmi izlemeden önce moralimi bozabilecek olasılıkları hesap etmiştim. spoiler dehlizlerine dalmadan, tekrar etmiş gibi olacak olma riskimi de sırtlayıp, "bu filmi şunları sindirebilecekseniz izleyin" uyarısını yapmam lazım:

    - popüler sjw kültürü her yerde var. bunu cinsel yönelimi yüceltmek olarak değil, "popüler olana tanrı demek" ölçeğiyle değerlendirirseniz, filmi rahat rahat izlersiniz.

    - barker'ı bilmiyor, hellraiser külliyatından da habersizseniz, gerilim film izlemeyi seven biri olarak filmi rahatlıkla izlersiniz.

    - insan odaklı anlatım içeren filmlerden hoşlanıyorsanız, filmi gene rahat rahat izlersiniz.

    - 2 saatlik süresi size 3 saat gibi gelen filmler izlerken zevk alıyorsanız, filme geçer not verirsiniz.

    bunlarda anlaştıysak, geleyim aklımı kurcalayan ve "ben biraz önce ne izledim?" sorusuna verdiğim cevaplara ve filmle ilgili spoilerlara:

    -- spoiler --

    bir hellraiser filminin ana vurgusu hiçbir zaman "katledilmeyi bekleyen insanlar" olmadı, olamaz. bruckner'in burada bir seçim yaptığını düşünüyorum: film ya bir kahraman yaratmaya odaklanacak ya da 'ın başında bulunduğu "haz evreni"ni anlatacak. kendisi ilkini seçmiş. yarım saatlik kısmı hariç, pinhead'in tek bir repliğinin olmadığı bir hellraiser filmi de yoktu şu ana kadar; bu da oldu. kötü karakter olarak gösterilen cenobites kafilesinin insanlar karşısındaki acziyeti de anlamsız. boyutlar arası varlıkları metal bir kafesle engelleme fikrini senarist ekibinden kim bulduysa, çağımızın "aklıma ilk gelen fikir, süper bir fikir olmalı" mottosunu uygulamış. saygı duyuyorum ama berbat bir fikir bu. daha önceki hiçbir hellraiser filminde olmayan bir ayrıntı da, pinhead haricindeki cenobites kafilesine uzun uzun replikler vermekti. filmde belki de pinhead kadar ekran süresi bulunan the gasp , sanki kafilenin lideri gibi olmuş. galiba ilk kez 1988'deki ilk filmde görmüştük kendisini. the chatterer da şu ana kadarki 3. versiyonu olarak en az korkutucu olanı olmuş. zaten cenobites kafilesinin tamamı korkutucu değil, felçli gibiydi. haz avcısı ve düşkünü olmanın yan etkisi olarak hareket kabiliyetlerinin %5'e kadar düştüğünü de öğrenmiş olduk, teşekkürler bruckner!

    bruckner'in "insan odaklı" anlatımı, özellikle pinhead'in öne çıkıp silikleşmesini fazlasıyla ani hale getirmiş. filmin ilk 1 buçuk saatinde ortalıkta bile görünmeyen karakter, son yarım saatin en az 15 dakikasında ortaya dinamit gibi 4 baba replik bırakıyor ve gene silikleşiyor. hellraiser hayranları bununla bile orgazm olur, sorun değil ama bu kopukluğu yakalabilen yeni nesil izleyicilere, sadece replikle korkutmaya çalışan bir pinhead'i nasıl anlatacaksın be bruckner? riley'nin ota boka şaşırma komasına girdiği sahne ile pinhead'in efsanevi "enough is a myth" repliğini kucağımıza attığı sahne 1-2 saniye farkla gerçekleşmemeliydi. bu örnekten bile, pinhead ile riley hikayesinin karşı karşıya geldiği anlarda bruckner'in hangisinin etkisini yok edebileceğini anlayabiliyorsunuz. clayton'ın pinhead canlandırması filmin en iyi rolü, evet ama riley ile karşı karşıya olmadığında. bradley'nin söylediği gibi "yapılmış en seksi pinhead" clayton'la birlikte can bulmuş. boğazındaki metal vidalama ile sesinin neden robotik olduğunu bile laps diye anlıyorsunuz. yani, eleştirilerin aksine üzerine düşülmemiş bir karakter değil.

    filmle ilgili beğendiğim imdb trivialarından bazılarını da aşağıya bırakayım:

    - 1987 ve 1988'de gösterime giren ilk 2 filmin müziklerini yapan filmin özellikle ilk yarım saatinde bolca yad edilmiş.

    - barker'ın hayalindeki pinhead zaten oldukça feminen ve cinsiyetsiz. bradley ile eski arkadaş olmasıyla birlikte, ilk 2 filmdeki pinhead'in maskülenliğini dert etmemişti. barker'ın "kristy'nin pinhead olduğu bir hellraiser versiyonu, aklımdakini en iyi yansıtan halidir" yorumunun doğrudan karşılığı clayton'ın bu filmdeki pinhead'i olmuş bence.

    - ilk filmin en iyisi olan "we have such sights to show you" repliği, bu filmde de aynı vurguyla kullanılmış.

    - clayton'ın pinhead kostümü o kadar ağırmış ki; kostümle tuvalete gitmek şöyle dursun, hareket bile edemiyormuş. galiba yapılmış en ağır pinhead kostümü bu filmdeki.

    - riley'nin voight'ın malikanesinde gördüğü çizimlerin bazılarında, belki gelecekteki hellraiser filmlerinde yer alabilecek bazı cenobitelar vardı. en dikkat çekeni ise, hamile olduğu korkunç bir çarpıklıkla belirginleştirilmiş olan mother'mış.

    - cenobites kafilesinin makyajı 4 saat sürmüş. makyajın temizlenmesi ise 45 dakika. oyunculara "sete 5 saat önce gelin" denmiş bile olabilir.

    - filmde ekran süresi belirgin bir şekilde olan cenobites kafilesindeki the gasp, aslında ikinci filmdeki dişi cenobite ile 4. filmdeki angelique karışımı bir figür.

    - bu filmdeki "serena menaker" ile ilk 2 filmdeki "julia cotton" benzerliğini görmemek için kör olmak lazım.

    - özellikle pinhead ve the chatterer'ın ilk filmdeki lateks derili ve oldukça görünen halleri, barker ve bruckner'ın ortak kararıyla değiştirilmiş. pinhead'ın daha seksi, the chatterer'ın da daha robotik olma nedeni bence bu.

    - hesaplamışlar: pinhead filmin 67 dakikasında yok. ilk yarım saatte de sadece bir sekansta silüetini görüyorsunuz.

    filmde kübün mantığının hiçbir hellraiser filminde olmadığı kadar çarpıklaştırıldığını da izliyoruz ama bunu yenilik olarak görmek daha makul olacak. kendisinin baş yapımcısı olduğu bir hellraiser filminin ana noktası olan kübün neden ve nasıllarının bu kadar değiştirilmesini sorun etmeyecek bir barker okumadım ben bu yaşıma kadar. o kadar da yaşlanmadığını düşünürsek, büyük ihtimalle "çağa ayak uyduran bir küp formu"nun üretilmesini kendisi de onaylamış olmalı.

    -- spoiler --


    şunları da filmi izledikten sonra okuyabilirsiniz:

    - filmin cenobites kafilesi ile yapılan röportaj

    - bruckner'in kübün yapılışını geniş geniş anlattığı röportaj

    ben izleyip beklentime göre "idare eder" buldum. siz "büyük ihtimalle nefret ederim" diye izlemeye başlarsanız, hoşunuza bile gidebilir.
    #280807 lake of the hell | 2 yıl önce
    0film