bu başlık kişiye özel bir başlıktır
  1. ölüm fikri ve onunla ilgili diğer şeyler ile erken yaşlarda karşılaşmanın çok garip sonuçları olabilir kişinin üstünde.
    gecenin bu saatinde oturmuş sigara içerken içimi çok sıkan şeyler geldi aklıma.
    ölülere ve ölme ihtimalinin yüksek olduğunu düşündüğüm insanlara karşı saygısızlık barındırdığımı hissettim.
    bunun nereden bakılacak olsa iğrenç bir şey olduğunu biliyorum ama bilincimin beni getirdiği noktada insan doğasının iğrenç olması şaşılacak bir şey değil, üzerine düşünülecek bir şey. bu yüzden kabullenmekte zorluk çekmiyorum. neden konuyu dağıtmaya çalışıyorum?
    çok gerilere gittim bu fikir aklıma geldiği zaman. ölümle yüzleşemediğim için bazı sorunları çözemiyor olabileceğimi düşündüğüm zaman yani.
    bir gün babamla oturmuş haber izliyorduk, 7-8 yaşlarında olduğumu sanıyorum çünkü okuma yazma biliyordum. Haberde İstanbulda bir yangın olduğunu ve yangında çok fazla kişinin zarar gördüğünü, ölülerin de olduğunu duymuştum. Dönüp babama saçma sapan bir şehir kıskançlığıyla " oh, iyi oldu. sürekli İstanbul u veriyorlar haberlerde. " dediğimi hatırlıyorum. hemen hemen hiçbir yorumuma tepki vermeyen babam bile şaşırıp yarım yamalak "Kızım insanlar ölmüş, sen ne diyorsun böyle?" gibisinden bir tepki vermişti. sanırım çocuk olduğum için ölümlere kafamın çok da yetmediğini düşünüp bunun çok sorunlu bir hareket olduğunu düşünmemiştir. bu yüzden üzerinde durmadığını varsayıyorum.
    ama bu anı sık sık aklıma geliyor, neden bu kadar saçma bir tepki verdiğimi sık sık düşünüyordum. kesinlikle çocuksu bir kıskançlıkla ilgisi de vardır ama şimdi buradan bakınca ana tema ölüme yabancılaşmaya çalışmammış gibi görünüyor.
    etrafımda yaşanan ölümler konusunda da tepkim genelde bu şekildeydi çocukluğumda ve ergenliğimde. ilk kez ölümün çok acı verici bir şey olduğunu anlayabileceğim olay 4 yaşımdayken yaşanmıştı ve dedem ölmüştü. o zamanla ilgili hemen hemen hiçbir şey hatırlamıyorum. dedem kanserden öldüğü için çok uzun süre eziyet çekmişti. onun hasta yatağını falan hatırlıyorum.
    dedemin ölümünü nasıl karşıladığımı hatırlamıyorum. cenazeyi defnederken (ki mezarlık evimize çok yakındı, hatta dedemin evine giderken hep önünden geçerdik) dedemin öldüğünü düşündüğümü hatırlıyorum. başka hiçbir şey ama. ne anlama geldiğini ilk anda kavrayamamış olabilirim.
    babamın soğuk kanlı ama kederli suratını hatırlıyorum. annem muhtemelen çok üzüldüğü, çok ağladığı için babamın yanındaydım. Böyle olmuştu işte ilk kez.
    ikinci kez karşılaştığımda 6 yaşında olmalıyım. Halam ölmüştü. Halamı çok severdim. köyde yaşıyorlardı. Onu görmek için heyecanlandığımı falan hatırlıyorum yani. bir gün bize geleceğini söyledi ama yola çıkamadan ölmüş. yaşlı biriydi zaten, sanırım kalp krizi geçirmişti. sofrada yemek yerken birden bunu duymuştuk. sanırım ölüme karşı verdiğim tek samimi tepki o sofradaki tepkiydi. ailenin diğer üyelerindeki hareketlenmeden dolayı yemekten erken kalkacağımızı anlamış ve moralim bozulmuştu. tamam, anladım öldü de yemeğimizi bitirelim. ne yapabiliriz ki diye düşünüyordum. o zamanlar büyüklerin ölülerin ardından yapması gereken şeylerin önemini hâlâ kavramamışım sanırım. sonrası yine karışık. ağlamış olabilirim. halamı severdim. şu an bilincim bunları anlatırken bile, bana şöyle bir baskı kuruyor " Oraya köy evini bir daha göremeyeceğin için ağladığını yaz, bir daha köye gidemeyeceğini düşündüğün için o kadar üzüldüğünü söyle."
    sanırım dehşet bir şekilde rasyonalize ediyorum ölüm fikrini. neden böyle bir savunma mekanizmasına ihtiyacım var? ölümden bu kadar çok korkuyor muyum cidden? ya da tiksiniyor muyum?
    bir sonraki 1-2 yıl ara ile olmalı amcam ölmüştü. bunda cidden herhangi bir şey hissetmemiştim. ama diğer insanların tepkilerini mıhlıyordum. çocukları çok üzgündü, bu yüzden evde değiller şu an diye düşündüğümü hatırlıyorum. bir sonrakinde dayım öldü 10 yaşında falandım herhalde. ama bu seferki bayağı trajikomikti. insanların nasıl yas tuttuğuna bakıp onlar gibi yas tutmaya çalışıyordum. ağlamadığım için dışlanmaktan çok korkmuştum. kimsenin umrunda değildim bu arada . bu da canımı çok sıkıyordu. ablam, kuzenime müthiş iyi bir destek veriyordu benim gözümde ve onun gibi yapmaya çalışıyordum. kuzenimse gerçekten çok kötü durumdaydı, belli bir evrede halüsinasyonlar görüyordu. anneannem çocuğundan önce ölemediği için üzülüyordu. annemin gözleri kan çanağı gibiydi. insanların çenesi titriyor ve çok doğal bir şekilde gözlerinden yaşlar geliyordu. bense gizlice derimi koparırcasına çimdiklememe rağmen ne ağlayabiliyordum ne de başka bir duygu hissediyordum. kafamı çok fazla şey kurcalıyordu. teyzem niye çığlık atmıştı diye düşünüyordum, dayım cennete mi yoksa cehenneme mi gitti diye düşünüyordum. en sonunda beni çok üzecek başka bir şeyi hayal ederek ağlamaya çalıştım. birazcık ağlayabilmiştim. dehşet yapmacık bir şekilde acitasyon yapmaya çalışmıştım. tüm bunların bir an önce bitmesi ve insanların normal hayatlarına dönmeleri için her şeyi yapardım.
    sonraki ölüm haberlerinde sosyal olarak aşırı etkilenmeme gerek olmadığını fark etmemle beraber rahat geçmişti. yine de elimden geldiğince ölümden sonra yapılan ziyaretleri reddetmiştim. ben ailemin son çocuğu olduğum ve çok geç doğduğum için ailede çok fazla yaşlı insan vardı. ve düzenli olarak 1-2 yılda bir ailem için önemli olan birileri ölüyordu. belki ben de o kişilerle yeterince anı oluşturmadığım için çok etkilenmiyordum. en azından o zamana kadar böyle bakılabilirdi. sonra anneannem öldü. bu lise yıllarımda yaşandı ve anneannem ölmeden önce 5 yıl kadar bizde kaldı bakıma ihtiyacı olduğu için. benim odamı ona vermişlerdi ve yine yaşlanma karşıtı kreme dönüşmüştüm. anneannemin ölmek istediğini düşünüyordum. çok ciddi olmasa da onu zehirlediğimi falan hayal ediyordum. burada kötü niyetli bir şeyden bahsettiğimi söyleyemem. çok mutsuz görünüyordu, hiçbir şey yapamıyordu. empati kurduğum zaman ölmek istiyordum. ama yine empati kurduğum zaman etrafımdaki insanlar ben ölmeyeyim veya ölmek istememeyeyim diye bir şeyler yapsın da istiyordum. dolayısıyla elimdem geldiği kadar uzun bir süre anneannemin bakımına canla başla yardım ettim. son yılları benim sınav seneme denk geliyordu, o dönemde çok uzaklaşmıştım. eve geldiğim zaman yanına uğramak bile istemiyordum. özellikle beni hatırlamadığı zaman çok sinirleniyordum. gerçeği itiraf etmek gerekirse, kızdığım şey aynısının benimde başıma gelme ihtimaliydi. bu ihtimali görmemek için, anneannemi görmezden gelmeye başlamıştım. çok sıkılıyordum evde artık iyileşmek için şansı kalmamış birinin olduğunu düşündükçe.
    öldüğü gün cesedini ilk ben gördüm. bizi hastaneye çağırmışlardı. annem, babam ve ben gitmiştik. babama önden gitmek istediğimi söyledim. anneannemin öldüğünü değil artık son anlarında olduğu bilgisiyle gitmiştik. belki çok acı, çok kötü bir şeydir ama ben o anı yakalamak istemiştim. yaşamla ölüm arasındaki ince çizgideyken. çok merak ediyordum. huzurlu mu olacaktı, bir şeyler mi görecekti, bir şeyler söyleyecek miydi? maalesef ki ben odaya girdiğimde çoktan ölmüştü. annem odaya ulaşana kadar sadece bakmıştım. annem annesinin ölü bedenine bakınca çığlık atmıştı ama orası zaten yoğun bakımda olan insanların olduğu bir yerdi ve açıkçası dehşet rahatsız edici olmalıydı bu yüzden anneme sakin olmasını temkin ettim. çok geçmeden hemşire de kızdı zaten. ne yapıyorsunuz, burada hastalar var şeklinde.
    neyse bu kısım bu şekilde atlatıldı ama annem çok uzun süre ağlayınca bir süre sonra ben de ağlamaya başladım. anneannemin ölümüne ağlamıyordum. annemin içindeki acıyı hissediyordum. anlıyordum ya da bilmiyorum. sonra cesedin yıkanması gerekti, çok merak ediyordum vücudu ne kadar soğuk olacaktı. içeriye zorla girdim diye hatırlıyorum.
    neyse işte, ölüme verdiğim tepkiler bu şekilde. çok uykum geldiği için devam edemeyeceğim. belki daha sonra bir şeyleri düzenler ya ds eklerim.
    #279962 imnilaying | 3 yıl önce
    0kişiye özel