temsili ve doğrudan ile çoğulcu ve çoğunlukçu ayrımlarının tüm topluma ilkokul seviyesinde anlatılıp öğretilmesi gereken hede. yoksa daha çok "sen oy kullanmazsan bu akp'ye yarar" goy goyu okur, yakınlarımız bile ekmek için ekmeleddin saçmalığına gözü kapalı oy verir, geçer. fikirsel çerçevede yetmez ama evet bile bu ekmek dilenciliğiyle oy toplama yönteminden daha onurlu olabilir.
bildiğim kadarıyla yukarıdaki ayrımları özetleyeyim (yazdıklarım tüm ayrıntılarıyla birlikte doğru olmayabilir. üniversitedeki bilgilerimin çoğunu unutmuş bile olabilirim. en azından "ben nasıl oy veriyorum?"u açıklamış olayım, siz de düşen elmalardan beğendiklerinizi toplarsınız işte):
1- doğrudan demokrasi (direct democracy): hayallerdeki demokrasi, antik yunan'da milattan önce 500-600 yılları civarında en sık uygulanan demokrasi çeşidi. doğrudan halk gücü esastır, temsil şeklinde vekil barındırmaz. kırıntısı olarak görülebilecek halk referandumları, doğrudan demokrasinin günümüze kadar ulaşmış araçlarından biridir.
2- temsili demokrasi (indirect/representative democracy): halkın temsil yetkisini seçimle yaparak vekil ataması ile yönlendirdiği demokrasiyi kullanma yolu. monarşinin cumhuriyete ılımlı baktığı bütün ülkelerde görülen kamaralar, konseyler, koltuklar, makamlar temsili demokrasinin işidir. yargı bağımsızlığını öne çıkarması ve kuvvetler ayrılığını benimsemesi ile insanların gözünü boyamış, "milyonlarca insanız, kim uğraşacak doğrudan demokrasiyle şimdi yaae?" fikrini aşılamıştır. "beni seç, ben senin yerine her konuda fikir belirteyim" mantığına dayanır.
2- a) mutlak/çoğunlukçu demokrasi (absolute democracy): demokrat parti'nin yaptığıdır. iktidarı ele geçiren çoğunluk, ülkedeki bütün insanlar adına karar alır ve her kararında da özgürdür çünkü seçilmiştir. doğrudan zulme kadar yolu açıktır. toplumsal kuralların uygulanmasındaki yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı gibi önemli ayrıntılar bu çoğunluk eliyle zevkle değiştirilebilir; hatta, bu değişiklikler referandumla bile yapılabilir. böylece aciz halk, kendi kararını doğrudan demokrasi aygıtı kullanarak gene kendisinin verdiği illüzyonuna kapılır. aslında tek yaptığı, çoğunluk tarafından empoze edilen 2 seçenek arasından birine karar verirmiş gibi yapmaktır. adına demokrasi bile dememek gerekir aslında ama "eze eze yönetmeye gidene kadarki yolu, gene de demokrasi yoludur" denilerek aynı kümenin altında gruplandırılır. tiranlıktan, diktatörlükten başka bi' şeye yol açmaz ama halk bunu göremez.
2- b) nispi/çoğulcu demokrasi (pluralist democracy): çoğunluğun seçilmesi ama azınlığı yönetirken sadece kendi kitlesine yarayacak her boku yememesi düzenidir. belirli bir kimliğe ait değil, tüm ulusun yönetildiği fikri her şeyin üstündedir. yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı gerekirse halkın aç kalmasından bile üstte tutulur. doğrudan demokrasi kadar ütopyadır çünkü özellikle kapitalistler böyle bir demokrasi çeşidinde üretimin hiçbir zaman hesaplanır seviyelerin üzerine çıkamayacağını ve illa ki resesyon yaşanacağını ileri sürerler (azınlık hakları her zaman korunduğu için çoğunluk hiçbir zaman para babası olamaz mesela. bu da, çoğulcu demokrasi ilkesinin temelinde bulunur. bu yönüyle bir miktar komünist bir yapı olduğunu bile savunmak mümkündür). sadece ülke olarak bakmayın; her türlü organizasyon içindeki koalisyonlar ve bu birlikteliklerin altlarındaki yapıyı yönetmesi çoğulcu olarak adlandırılır. adındaki nispi, bunun bir demokrasi modeli olduğunu belirtirken, aynı zamanda bu yapının da doğrudan demokrasiden uzaklaştığını belirtir. şöyle düşünün; oy kullandığınız parti, çalışmalarını sizin oluşturduğunuz kitleye göre değil, sıklıkla (ya da her zaman) azınlık gruplara yönelik yapıyor. yani, sizin hakkınızı değil, tüm azınlıkların (ve böylece tüm ulusun) hakkını koruma görevi güdüyor. sizin seçiminiz bu mantıkla birlikte boşa çıktığı için nispi dendiğini düşünmüşümdür. aslında "komünist demokrasi" falan da olabilirmiş adı.
şunları bilin de, sonra "ama şuna oy atmazsan akp'ye yarar" goy goyunu ileri sürmeye devam edin. hobi olarak da değil, baya devam edin, umrumda değil ama neyi savunduğunuzu öğrenin önce bi'.
1 gün sonra edit: kamu hukukçuları platformu'nun 2010'da tbb* çatısı altında basılan, yazdıklarımla doğrudan ilgili bir toplantı baskısı var. şuradan göz gezdirebilirsiniz. atlaya atlaya okusanız bile ufkunuz açılabilir.