daha önceden sizlerin de çokça denk geldiğiniz üzere, kimi zaman düzgün üslupla, kimi zaman amacını aşacak ifade ve söylemlerle birçok platformda ve farklı biçimlerde bolca tükettiğim ve dışa vurdurduğum sevinç, övünç, gurur, kızgınlık gibi duyguları uzunca bir süredir klavye ile ifade etmekten kaçınmaya özen gösterdiğim idolüm, yaşam felsefem.
E "(bkz: bu ne perhiz bu ne lahana turşusu)" derseniz de haklısınız, kusura bakmayın ama Demiş ya üstat; "var bizim de sıkıntılarımız." diye; o hesap.
Kendimi bildim bileli itiraz ettiğim tüm semavi ve diğer inanç sistemlerinden birisi tarafından "bayram"laştırılan bir ritüel, benim için hiçbir zaman önem arz etmedi. Hatta katliam olarak gördüm lakin bu konuların ne yeri, ne zamanı, ne de doğru başlığı ama bu bayram fark ettim ki hayatımda o veya bu şekilde ilk kez aile fertlerimden birisi olmadan bu "mübarek" günleri yalnız geçiriyorum. (Aileden kastım; rahmetli dedem, anneannem, annem ve biber)
Çeşitli sebeplerden ötürü gidemedim memlekete bu "ritüel" için. Ve sanırım ilk kez bir "bayram" ı yalnız geçirmenin depresifliği ile tanışmışken, birden kendimi trabzon'da, mahallede, annemin yanında hissettim. (bkz: bize her yer trabzon) sloganı ve beraberinde getirdiği tavrın bu sene abartıldığını ve bir şımarıklık haline getirildiğini düşünürken az önce aylardır dikkatimi çekmeyen bayrak dikkatimi çekti. Halbuki kaç aydır oradaydı ama dedim ya; belki de çok bir şey ifade etmemişti. Ama bugün nedense gözlerim doldu; belki de yaşlandım bilmiyorum.