Hem hiç bitmeyecekmiş gibi gelen hem de en hızlı geçen bu yılın ardından bir trenin son vagonunda yarısını yüklediğim evim, hayallerim ve kaygılarımlayım. Kendimi bildim bileli kutsadığım “emek”, bitmek bilmeyen çaba ve çalışkanlık kavramları hiç bu kadar oturmamıştı kafamdan soluk boruma kadar. Ve bu cümleyi kuracağımı bilseydim, son 5 yılın 4’ünde kendime hayret ederdim.
Yapılacaklar listeleri ve yapılacaklar listesi yapmaya kalmayan vakitlerin, uykusuz günlerin ve gecelerin, asla kapanmayan telefonların ve bitmeyen e-postaların içinden kendimi kıyıya nefes nefese atmanın, telefonumu kapatabilmenin, ulaşılamamanın gününü sayarken geçti onca ay. Başardım, çıldırıp her şeyi duvara fırlatmadan bitirdim. Kaldırdım, rafa koydum. Merdiven boşluğunda yapılan “yeter, bitti. gidiyorum.” konuşmalarının her birinde ikna oldum kaldım. Her seferinde “haklısın canım, git bir nefes al” demeni umarak aradığım zamanlarda “hayır hayır kalıyorsun, kalıyoruz.” Dönüşlerine minnettarım. İyi ki diyeceğimi biliyordum içten içe, ama hiç sesli söylemedim çekilen çileye ithafen.
Hayatımda ilk kez, boğaz ağrısından konuşamayarak dümdüz yatarken, kafamı kaldıracak halim yokken kendi kendime uyumadan önce “ben bu kadar çalışmak istemiyorum” dedim. Ondan birkaç ay sonrasında gecenin bir vakti biten işlerden kafamı kaldırdığımda sabahtan beri yediğim tek şey olan bir bisküvi çöpünü atıp çıktıktan sonra metro istasyonunda “ben bu kadar çalışmak istemiyorum” diye ağladım kollarında. Ben mi kaldıramadım yoksa gerçekten bu kadarı insan haklarına aykırı mı hala emin değilim. Bunu sesli söyleyince diğer insanlar inanmıyor, “sen mi?” diyorlar. Evet, ben.
Tüm bu olanlar kendimle ilgili birçok farklı şey fark etmemi sağladı elbette. Bazı kararları geçmişte çoktan almış olmama mutluyum şimdi, bu yorgunlukla giremeyeceğim yollara saptığım ama şimdiki halime düşünüp taşınma fırsatı da yarattığım için. İşler hala biraz karışık ama tek ihtiyacım olan şey dinlenmek. Şimdi gidiyorum, yarım kalan hiçbir şey bırakmadan. Burgazada’nın koylarından, kütüphane köşelerinden, metro istasyonlarından, sabahına kalınan gecelerin gündoğumlarından, Kalamış’tan, 20metrekaremizden, odamıza giren kelebeklerden toplandım. Bunu hak ettim.
Yepyeni kaygılarla, gülümsemenle, yeni saçlarla ve yeni bir günbatımıyla,