bunların üzerine; bu iki kişi daha sonra bireysel direnişlerindeki "yalnız değiliz" mesajını, "önümüze gelene yüz tekme" şarkısı eşliğinde haykırırcasına hayatlarına devam ederken, bir gün aralarına bir küçük el katılır.
ilk başlarda o çok minik el, farkında olmadığı, sizin yakalayıp tutmanız gereken, her şeyden habersiz minik bir uzuvdur. ancak daha sonraları, büyüdükçe, resmen konuşan bir canlıya dönüşür.
bir köpek gördüğünde, hoşlanmadığı bir insan gördüğünde, ya da devasa bir yolda arabalara bakarken size sıkı sıkı tutunur. resmen size "beni bırakma" der ve siz de onun elini kavrarken içinizden "hepsinin ben anasını..." diye başlayan sinkaflı bir küfürle "merak etme sen canım benim" dersiniz. o el sizi duyar. eller konuşur, anlaştıkça birbirlerini sıkar.
bunun en muhteşemi ise, o minik elin ortada olduğu üçlü el ele tekniğidir ki, enerjisi göğüsten beyne gider. el ele tutuşmak, bir insana yalnız olmadığını en çok hissettiren eylemdir. ben de herkese elini tutabileceği bir insan diliyorum.