1. Sevgili

    Senin için basketbolu şöyle bir ana hatlarıyla özetliyeyim dedim. Basketbol dünyanın en popüler ikinci sporu olabilir. Bizde aksi sanılsa da Abd’nin de ikinci sporu aslında. Bunu kanıtlamak istersek (bkz: ) neyse bu konu, bu yazının konusu değil.

    Basketbolun güç odakları futboldan biraz farklı. Futbolda patron tamamen fifa iken basketbolda nba denen, senin de ne olduğunu bildiğin fiba’yı siklemeyen bir dev var. Nba ve senin anlayabileceğin tabiriyle nba’in paf ligi olan ncaa hala dünyanın en üst seviye oyuncularının %80ini çıkarıyor. Bu kurumların fiba ile hiç alakası yok. Abd milli basketbol takımı ise fiba üyesi ve dünya kupası, olimpiyatlar gibi oyunlara katılıyorlar.

    Ama ne katılmak. Eskiden abd amatör oyuncularla katılırmış bu organizasyonlara. Sonra bir gün nba’e rica ederek tümü nba all starlarından oluşan ve tam olarak adını hak eden bir dream team ile bacelona 92 olimpiyatlarında boy gösterirle. O günden beri dream team olimpiyatlara gelecek mi sorusunun asıl anlamı abd olimpiyatlara nba oyuncusu getirecek midir. (sonrasında nba’de çok fazla Avrupalı yer almaya başladıktan sonra all star olmayan düz abd’li oyuncuların da bazen şampiyonluk için yetemeyecebileceği sebebiyle dream team kavramı biraz genişledi.
    Gelelim evimize, avrupa’ya. Avrupa’da fiba maalesef tek güç değil. Avrupanın baş üstü takımları ile geçinemeyen fiba avrupa’nın kendi ligini kurmasına engel olamadı ve önce uleb adı verilen, İspanyol ve rus sermayesi ağırlıklı bir yapıyla euroleague kendi ligini işletmeye başladı.

    Real Madrid, Barcelona, baskonia, cska, maccabi, crvena zvedza, panathinaikos ve olympiakos gibi son 30 yılın neredeyse tüm majör takımlarına son 10 yılda basketbola ciddi yatırım yapan ve ratingi yüksek türk takımları ve italya ve fransa’dan bir bazen ikişer takım eklenince bu lig kimsenin bir şey demesine gerek kalmadan avrupa’nın en büyük ligi oldu.
    Nba ile yapılan ticari anlaşmalar ve geçeklik payı ile nba de euroleague için “second best league of the World” unvanını kullanmaya başladı.
    Bu yapının içinde önce Fenerbahçe, sonrasında ise Anadolu efes, tesadüfle açıklanamayacak, düzenli ve süreki başarılarla son on yılın en önemli takımları arasına girdiler. Düşün real Madrid, Barcelona, Milano vs ile oynarken favorinin türk tarafı olması basketbol için sürpriz değil artık.

    Tabi Avrupa basketbolunun ciddi handikapları var, bu da bir gerçek. Oyuncu yetiştirmesine engel, demoklesin kılıcı gibi kafasında duran bir abd baskısı var. Kendini daha 15-16 yaşında belii eden oyuncu lise seviyesinden dahi abd’ye kaçabiliyor. Nba’e kıyasla Avrupa bütçeleri cücük gibi. Ayrıca nba’in birkaç küçük handikapı dışında aşırı adil draft sistemi de avrupa’da yok. Amerikalılar avrupalıların birden fazla ligde oynamasını dahi anlamıyorlar.

    Basketbolun kurallarına gelecek olursak. En basiti ayağın topa değemez, öyle ayağım kapalıydı, bükmüştüm, bak ayağım götümde falan yok fuboldaki gibi, top çarprasa ayağa top rakibe geçer.
    Topu sektirmeden de yürüyemezsin, her adımında top sekiyor olacak. Topu sektirmeyi kesip durursan, bir daha yürüyemezsin, tek şansın pas veya şut.
    Öyle tiki taka da yok basketbolda, hücum yapmak için sana 24 saniye veriyor, 24 saniyede topu bir şekilde potaya savurmalısın, attın attın atamadın top rakibe.
    Çok yorucu bir spor olduğu için oyuncu değiştirmek serbest, rotasyon diye dakika başı adam değiştiren koçlar dahi var. Aynı sebeple koçların belirli sayıda mola alarak, dinlendirme, set çizme gibi amaçlarla kullandıkları molaları var.

    Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Gerisini konuşuruz.
    #276470 unidentified pasta | 3 yıl önce (  3 yıl önce)
    0spor dalı