bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
ahlak cinsel ilişkinin şekli, zamanı, meşruiyeti ve sınırlarıyla ilgilenmeli midir?
hangi insanlık hallerinin ahlakın menziline girdiğini anlamak için öncelikle ahlakın ne olduğunu tanımlamak, bu yapılamasa bile ahlakın işlevini anlamaya çalışmak gerekir. mesele aslında çok basit: ahlak iyiyi ve kötüyü belirler, buna ulaşılacak/bundan sakınacak yolları gösterir.
ancak iyi ve kötü insan deneyiminin tek kategorisi değildir. iyi ve kötü dışında kalan, iyi ve kötü ile uzaktan yakından alakası olmayan pek çok şey var. mesela kauçuk iyi midir kötü müdür? (işlevsel anlamda değil ahlaki anlamda) ya da bağdaş kurarak oturmak iyi midir kötü müdür? Ya ayakta işemek? kahveyi soğutup içmek? kendi kendine konuşmak? (tabi başkalarını rahatsız edecek desibele çıkmadan)
görüldüğü üzere iyi ve kötü kategorilerine sokamayacağımız dolayısıyla ahlakın tamamen nötr olduğu pek çok konu var. aslında ahlakın alanına giren pek az şey var. hatta bunlar sınırlı sayıda bir kaç kelime ile ifade edilebilir: öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan söylemeyeceksin, incitmeyeceksin vs. dahası bütün bunlar bile de aslında şu tek altın kuraldan çıkarılabilir: kendine nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına da öyle davran.
peki cinsellik bu işin neresinde? cinsellik iyi mi? kötü mü? yoksa iyi ve kötüyle ilgisiz mi?
ben iki reşit birey arasında karşılıklı rızaya dayanan ilişkinin iyi ve kötü olarak adlandırılması için hiç bir sebep göremiyorum. ahlak zarar vermemekle ilgiliyse reşit kişiler arasında rızaya dayalı cinsel ilişkiden bu anlamda zarar gören birisi var mıdır? ahlak aynı zamanda iyi karakter ve mizaç ile ilgiliyse iyi bir insan cinsel ilişkiye girdiğinde iyiliğinden bir şey eksilir mi? ben bu sorulara hayır diyorum. cinselliğin iyi davranışla iyi karakterle hiç bir ilgisi yok. yeter ki içine başka kötülükler karıştırılmasın. (bunu aşağıdaki bölümde açıklayacağım.)
toparlarsak, cinsel ilişkinin meşruiyeti için reşit olma ve karşılıklı rıza gibi iki olmazsa olmaz ilke belirledik ve geri kalanı bizi ilgilendirmez dedik. şimdi bu iki ilkeye bir başkasını da eklememiz gerekecek: insanları araçsallaştırmamak.
aslında bana göre ilk başta saydığımız, ve bütün ahlak sistemlerinde ifadesini bulan öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan söyleyeceksin gibi ilkelerin yanına araçsallaştırmayacaksını da eklemek gerekir. (bkz: immanuel kant) tabi ki belirli durumlarda bu en temel buyrukların bile istisnaları olabilir ama ben şimdilik bu konuya girmiyorum.
bir insanı araçsallaştırmak onu başka bir amaca ulaşmak için kullanılabilecek bir araç olarak görmektir. bu amaç sayısız görünümler kazanabilir ve para, mevki, şöhret gibi cinsel haz da olabilir. aslında cinsel ilişkilerin tamamı bir tür araçsallaştırmayı içerir. cinsel hazzı aramayan ve partnerini bu ''yüksek'' amaç için kullanmayan bir cinsellik pratiğini yakalamak çok zordur. İşte tam da burada duvara tosluyorum ve başlangıçta kınadığım ahlakçıya dönüşüyorum. çünkü bu ilkeyi ( kimseyi araçsallaştırmama ilkesini) kabul ettiğim anda, ister istemez, cinsel ilişkilerin tamamını değilse de yüzde doksanını ahlak dışı ilan ederken buluyorum kendimi. bu durumda cinselliğe en sofu adamdan bile daha çok itiraz ediyor, daha fazla ahkam kesmiş oluyorum. Bu insanlar, ne kadar dar görüşlü olursa olsun, cinselliğe hiç değilse nikah gibi basit bir işlemle ruhsat verebiliyor. bense itirazımı evli çiftleri de içine alacak şekilde genişletiyorum. halbuki ilk başta cinsellik ahlakın konusu değildir demiştim. şimdi ise cinsel ilişkilerin tamamına yakınını ahlak dışı ilan ediyorum. peki nedir bu?
aslında çelişkiye düşmüyorum. ben cinselliğin kendisini değil gündelik pratikte cinselliğin yaşanış biçimini ahlak dışı buluyorum. en başta söyledim, cinsel ilişkiye ahlaken karşı çıkmak için hiç bir rasyonel neden yok. ama cinsel ilişkilere karıştırılan kirli motifler hakkında konuşmaya hakkımız var. bu yüzden ben cinselliği ahlakla ilgisiz sayarken partnerini araçsallaştırmayı içeren cinsellik dahil her türlü ilişki biçimini ahlaken gayrı meşru buluyorum. eğer arkadaşlığın bugün yaygınlık kazanmış formu bir tür araçsallaştırmayı içeriyorsa buna da karşı çıkıyorum. bu dostluğun kendisine karşı çıktığım anlamına gelmiyor. aynı şeyi cinsellikle ilgili söylüyorum işte. yoksa cinsel ilişkiyi ne yüceltiyorum ne yeriyorum. aslında ilk başta söylediklerime tamamen sadığım.
peki cinsellik bir şekilde partneri araçsallaştırmayı içeriyorsa insanlar bu kadar ihtiyaç duydukları birşeyi yapamayacak mı?
yapabilirler, çünkü sevginin yıkayamayacağı hiç bir kir yoktur.. burada partnere duyulan sevgi, içine bir miktar araçsallaştırma güdüsü katılsa bile- her türlü cinselliği temize çıkarabilir. cinsellik eğer karşılıklı sevgiye dayanan bir ilişkiye eşlik ediyorsa zaten burada araçsallaştırmaktan pek bahsedilemez.
ben şahsen aşka inanmam ama deli gibi seven iki insanın birbirlerini araç olarak gördüklerini kimse söyleyemez. partneri için canını verebilecek kadar çok seven birine sen partnerini araçsallaştırıyorsun, onu kullanıyorsun diyemeyiz.
evet yine partner aracılığıyla alınan bir haz vardır, hatta sevgi varsa bu belki en yüksek seviyesindedir, ancak asıl amaç araçsallaştırmak olmadığı için bu tür bir cinsel ilişkiyi kımse kınamamalıdır. ben de böyle bir cinsel ilişkiyi ne yüceltirim ne yererim.
tabi ek olarak söylenecek şeyler de var. cinsel ilişki sadece partnerleri ilgilendirmiyor. cinsel ilişkinin kendisi ahlakın konusu olmasa da üçüncü taraflara (mesela aldatılan kocalara) etkisi bizi doğrudan ahlaki tartışmalara götürür. çünkü zarar vermekle ilgili olduğu ölçüde herşey ahlakın konusudur. hatta aldatılan eşi bunu öğrenmezse bile bir tür zarar görür. birisinin sizin arkanızdan iğrenç bir iftira attığını düşünün, ama duymadınız bile. zarar görürsünüz işte yine. burada da cinsel ilişkinin üçüncü taraflar için görünür olsun görünmez olsun zararlarını hesaba katmak gerekir.