özellikle 7 - 8 yıldır inşaat sektörünün son nefesini bile sömürmesine rağmen istanbul'un hala en yaşanılabilir semtlerinden biridir.
komşuları olan göztepe ve suadiye'den çok farklı bir havaya sahiptir. göztepe istanbul ise burası şile, suadiye las vegas ise burası connecticut gibidir (tabii ki benzetmeler tamamıyla kişiseldir) trafiğin en sıkışık olabileceği ethemefendi caddesi'nde bile istanbul ile özdeşleşmiş korna ve bilumum gürültüyü en az işitebileceğiniz bir semttir. en çok sevdiğim yanı; sanki terk edilmiş ve sadece ağaçlarla kaplı bir yolda tek başınıza yürüyor hissiyatı vermesidir. o sessizlik insanı cidden huzurlu hissettiriyor. özellikle ilkbahar'da hanımeli ve ıhlamur kokuları usulca sarıyor her yeri.
her binanın ve işyerinin önünde sokak hayvanları için kaplar bulunur, hayvanseverler fazlacadır ve bu mükemmel bir şeydir. bildiğim birkaç ünlü sima da burada yaşar yıllardır. gönül yazar, deniz arcak, billur kalkavan gibi.. adımbaşı market, tekel-büfe, cafe-pastane bulunur, özellikle migros bu semti parsellemiştir.
minibüs caddesi ve bağdat caddesine eşit mesafede olması açısından da tercih edilen bir bölgedir eskilerden beri. marmaray yapılmadan önce o eski bildiğimiz tren yolunun yakınındaki evler her tren geçişinde hafiften sallanırdı ve bu garip bir nostalji yaratıyordu nedense. deprem açısından da korunaklıdır , altı kayalıktır, o nedenle m2 birim fiyatları da bu özelliğin de içinde olmasından dolayı gayet yüksektir bilindiği üzere.
esnafı 10 yıl önce de standartların üstünde fiyatlarda satış yapardı, 10 yıl sonra da maalesef ki böyle olacak. çiğköftecisi, nalburu, kasabı, kebapçısı, fırını vs. hepsi sözsüz bir sözleşmeyle tabiri caiz olarak itina ile kazıklarlar evet.. bu tip handikapları görmezden gelindiğinde en başta belirttiğim gibi istanbul'un en yaşanılası, en güzel ve nezih semtlerinden biridir.
ayrıca caddebostan sahile de yürüme mesafesi kısa olduğu için ekstra bunun için de sevilendir sakinleri tarafından.