kitap hem depresyonla boğuşan milyonlarca insan hem de psikiyatri çervelerinde epey ses getirmiştir. bu kitabı okuyup depresyondan çıktığını söyleyen pek çok insan tanıdım. depresyonla boğuştuğum uzun yıllarda bana yardım etmek isteyen herkesin bana da önerdiği bir kitaptı.
kitabın temel mesajı çok basit: depresif duygular hemen her zaman çarpıtılmış olumsuz düşüncelerden kaynaklanır. doğal olarak, bu çarpıtılmış düşüncelerin yerine daha sağlıklı düşünceleri koyarak olumsuz duyguların ve bu arada depresyonun üstesinden gelebilirsiniz.
bu mekanizmanın depresyonun başlangıcı ve şiddetlenmesinde önemli bir rol oynadığını inkar etmek olanaksız. ancak kitabın içeriği ve iddiaları ile ilgili önemli sorunlar var.
ilk sorun, bilişsel terapinin dayandığı temel varsayımın yeni bir icat gibi sunulması. aslında bu mesaj gerçekte çok eski ve antik gelenekten bu yana biliniyor.
stoacılara göre, kişiyi olumsuz bir ruh haline sokan yaşanan olaylar değil bu olayların yorumlanış biçimidir. bunu bir örnekle belki daha iyi anlatabilirim: sevgiliniz tarafından terkedildiğinizi düşünün. bu olumsuz olaya yola çıktığınız gizil varsayıma göre üç farklı tepki verebilirsiniz:
-bunu kendi yetersizliğiniz olarak yorumlarsınız ve mutsuz olursunuz.
- terkedilmenizi sevgilinizin vefasızlığına bağlarsınız, bu sefer de öfkeli hissedersiniz.
-ilişkinizdeki aşılmaz sorunları düşünürsünüz ve bütün bu sorunlar daha da büyümeden ilişkinizin şimdiden bittiğine sevinirsiniz. (mesela sizi terk eden kişi evlendikten sonra da terkedebilirdi, o zaman bir de boşanmanın stresini yaşayacaktınız.)
işte size tek bir olay, üç farklı yorumlayış tarzı ve üç farklı ruh hali.
görüldüğü gibi bizi üzen şey başımıza gelenler değil, başımıza gelenlere ilişkin kendi yorumlarımızdır. bilişsel terapi de bu anlayış üzerine kurulu.
ama insan bilişsel terapide yeni olan ne diye sormadan edemiyor. aklın yolu birdir, bilişsel terapi ekolü de farklı açılardan bakıp aynı sonuca varmış ne huysuzluk ediyorsun denebilir. ama bunun mümkün olmadığını düşünüyorum zira stoa felsefesi mürekkep yalamış insanlar için öyle kenarda köşede kalmış bir felsefe değil.
belki bilişsel terapi ile birlikte stoa felsefesinin büyük fikirleri günümüze uyarlanıp daha çok insan için kullanılabilir hale geldi diye sevinebiliriz. ama stoa felsefesi zaten o kadar açık ve temsilcileri herşeyi o kadar açık ve anlaşılır anlatmış ki, bunun günümüze uyarlanması tamamen gereksiz. sonuç olarak bilişsel terapi antik çağın en büyük felsefelerinden birisinin sönük bir kopyası olmakla kalmıyor aynı zamanda avama ulaşabilmek için orijinal fikirden de taviz veriyor. hiç değilse bilişsel terapinin dayandığı bazı ilkelerin felsefeden ödünç alındığı açıkça ifade edilseydi, ama buna bile gerek görülmemiş. bunun da önemsiz bir hata olduğunu kimse söyleyemez.
peki orijinal fikirlerin atlanmasından neyi kastediyorum? bilişsel terapi çarpıtılmış fikirlerin düzeltilmesiyle depresyondan kurtulmanın mümkün hatta kaçınılmaz olduğunu söylüyor. peki bilişsel terapinin gerçek hayat sorunlarına yaklaşımı nedir? insanlar sadece (ya hep ya hiç, mükemmeliyetçilik, büyütme-küçültme, etiketleme vs. gibi) çarpıtılmış düşünceler ya da olumsuz kişilik özellikleri nedeniyle değil sevilen birinin kaybı, yaşlılık, ölümcül hastalık gibi gerçek yaşam sorunları nedeni ile de depresyona giriyor. bunun için bilişsel terapinin yapacağı birşey var mı? gerçi, kitapta bunun için çok kısa bir bölüm ayrılmış ama bir dolu laf oyunundan başka bir şey söylenmemiş. bu nedenle çarpıtılmış düşünceleri olmayıp da gerçek yaşam sorunları ya da varoluşsal kaygıları nedeniyle depresyona girenlerin bu kitaptan öğrenebilecekleri pek bir şey yok. onlara başta seneca ve epiktetos olmak üzere doğrudan stoacıların eserlerine bakmalarını öneririm. orada bilişsel terapinin üzerinden atladığı pek çok ''gerçek'' soruna yönelik çok daha güçlü fikirler bulunabilir.
ikinci itirazım bu kitabın, belki amaç bu olmasa bile, psikotropik ilaçlara yönelik halihazırda çığrından çıkmış ön yargıyı beslemesi. kitapta bilişsel terapinin ilaç tedavisinden daha etkili olduğu hatta daha kalıcı etkiler yarattığı iddia ediliyor, buna dayanak olarak bir kaç araştırmadan bahsediliyor. peki bilimsel kriterleri karşıladığı peşinen kabul edilmiş bir avuç araştırmayla bu kadar iddialı bir sonuca varılabilir mi? tabi ki hayır. gerçekte söz konusu araştırmaların gösterdiği tek şey, bazı depresyon hastalarında bilişsel terapinin etkili, hatta daha etkili olabileceği. peki bu gruptaki hastaların yaşadığı depresyonun şiddeti sağlıklı bir şekilde hesaba katılmış mı? depresyonun şiddetini belirlemekte kullanılan becks veya burns ölçeği neden bu kadar güvenilir kabul ediliyor? örneğin, testin sistematiğine göre toplam depresyon skoruna ''intihar etme planı'' ile ''ağlamaklı olmak'' aynı katkıyı sağlıyor, bu mantıklı mı?
bir itirazım da bilişsel terapinin indirgemeciliğine. kitapta tekrar tekrar vurgulanan şey düşüncelerin duyguları belirlediği, olumsuz düşüncelerin olumsuz duyguları ve depresyonu tetiklediği. bu bütünüyle yanlış değil ancak genelde olan bunun tam tersi: aslında duygular düşünceleri, bozar, çarpıtır ve belirler. olumsuz bir ruh halinde olduğunuz zaman nasıl yanlış düşündüğünüzü nasıl yanlış kararlar verdiğinizi bir hatırlayın. üzgün, sinirli, kaygılı ruh hali hemen her zaman rasyonel düşünmeyi zorlaştırmaz mı? duyguların etkisi altında çok defa aptalca kararlar verip geriye dönüp baktığınızda şaşırıp kalmaz mısınız? çünkü yanlış düşünceler olumsuz ruh halinin sadece sebebi değil aynı zamanda sonucudur da.
ayrıca, major depresyon yaşayan herkes bilir ki bu berbat ruh hali ile olumsuz düşünceleri değiştirmeye çalışmak insan üstü bir çaba gerektirir. bilişsel çarpıtmaları düzeltseniz bile olumsuz duygular inatla yeni olumsuz düşünceleri üretir. bu yüzden eğer bir doktor major depresyonu olan bir hastayı salt bilişsel terapiyle iyileştirmeye çalışıyorsa ölümcül bir kumar oynuyor demektir. zaten kitapta da ağır depresyon için profesyonel yardım gerekir diyor. yazar en azından burada kırmızı çizgiyi aşmamış. ancak satır arasına gizlenen bu uyarı depresyon nedeniyle algılamaları bozulan insanlar için yeterli mi? kitabın verdiği mesaj o kadar umut vaad ediyor, dili o kadar iddialı konuşuyor ki ki bu küçük uyarının atlanması çok olası.
tekrar belirteyim. kitapta anlatılan yöntemlerin önemini küçümsemiyorum. bilişsel terapi hafif ve orta şiddetteki vakalara uygulandığında işe yarıyor gibi gözüküyor. ama bilişsel terapinin öneminin en ağır vakalara da uzanacak şekilde abartılması yanlıştır. böyle yapmak, bu kitabı korkunç bir depresyonun pençesinde, bin bir zorluk ve çileyle okuyan, iyileşmek için son gücünü bu kitabı okumak için sarfeden insanlara iyilik değil kötülük yapmaktır. şimdi bu insanlar herkesin işine yarayan "bilimsel onaylı" tekniklerin kendileri için bir boka yaramadığını görüp daha fazla yenilmiş hissetmeyecek midir?
depresyon çok yaygın olsa da herkesi aynı şiddette etkilemiyor. eğer sorununuz bir kitap ile çözüme kavuşuyorsa, ki bunun da mümkün olduğu ortada, o kitap sizin kutsal kitabınız olsun ve bu durumda kendinizi şanslı sayın. eğer durumunuz çok ağırsa, bir kitaptan fayda görmüyorsunuz diye bütün çözümleri tüketmiş sayılmazsınız. asla hayal kırıklığına uğramayın. depresyon için terapiye mahkum falan da değilsiniz, çok farklı seçenekleriniz var.