şincik düşünün, yazacağım cümleleri 30 dakikalık izlediğim bölüm için yazıyorum.
arkadaş incirlik üssünde (
@larden loughness'in de dediği gibi o ne saçma sahnedir) adam kel mahmut yazılı yapar gibi sıra aralarında geziyor. ablam orda olayı görüyor, şırrrak, bakar bakmaz çakıyor olayları, akşam da berbat aksanlı amerikalılardan kaçıyor, anne telde "kızııım, ne oldu yavruum" diye bağırırken hem de.
özge kardeşimiz genellikle amerikan macera filmlerinde sıklıkla gördüğümüz rahat bilim kadını havalarını kargo pantolonuyla falan vermeye çalışırken, biz karakterin devamlı bize vermeye çalıştığı bu havayı "vermeye çalışmasını" izliyoruz.
ilerleyen bölümlerde role girdi mi, bilemiyorum.
el kamerasıyla deney güncesi kılıklı bölümleri çekerken de "biz tıpkı amerikan filmlerindeki çok eğlenen çılgın proje insanlarıyız" havasını vermeye çalışmalarını izliyoruz.
daha da enteresanı bir anda karşılarına çıkan dev denizaltıdaki askeri mürettebat beni benden aldı.
arkadaş dünyanın sonu gelecek, geldi ya da neyse, kamil koç'la antalya'ya giderken afyon tesislerinde durmuş gibi sigara içmek nedir.
tek panik görüntüsü telefon ile bir türlü eşe dosta ulaşamamak.
gaza gelen komutan da cabası.
ha aynı panik olunması gereken yerlerdeki paniksizlik havası bu bilim takımında da var.
yeni sevgiliyi güvertede bırakmış, aşağıda eski sevgiliyle fingirdemişsin, karaya çıkıyorsun, adam sana gerçekten anlaşılması imkansız bir mesaj bırakmış, 4 dakika sonra yanındaki adama onu sakince anlatıyorsun.
"güneş öldürüyormuş, kos'a gitmişler, biz de gideceğiz, ahan da çantalar."
ya aklım almadı ki, böyle bir şey dinlesem anlamam, anlamadıkça paniklerim, ne yapar ne söylerim kestiremiyorum ama en azından;
"arkadaşlar bize dedikleri mekanda yer bulamamış, aşağıdaki balıkçıya geçmişler biz de oraya gidiyoruz" tadında konuşamam buna eminim.
--
spoiler --