bu başlık kişiye özel bir başlıktır
  1. -nereden geldik, neden burdayız ve nereye gidiyoruz?

    -gerçeklik ya da hayat diye bir şey var mı? varsa anlamı var mı?

    görünen o ki hayatın en önemli sorularına cevap veremiyoruz. ama hiç birşey olmamış gibi çok daha alt düzeydeki sorularla uğraşıp duruyoruz. insan bir yandan iş hayatında yaşadığı sorunlardan, para kazanma arzusundan, bir aile kurma isteğinden bahsediyor, bir yandan siyasi tartışmalara taraf oluyor, arkadaşlarıyla en önemsiz meseleler için kavga ediyor ya da kendi sağlıkları ile ilgili endişe duyuyor. ama en önemli sorulara gelince, işte bir tek bu sorular kimseyi ilgilendirmiyor.

    kurumsal dinler bu sorularla ilgilenen az sayıda insan için tatmin edici cevaplar veriyor. bu cevaplar beni de uzun bir süre tatmin etmiş ve bana bir yön duygusu vermişti. ama bir aşamadan sonra kendimi kandırdığımı( ya da daha doğru bir ifadeyle kandırıldığımı) hissettim.

    buradaki amacım kimin kimi hangi surette yarattığını ( ya da tanrının mı insanı yoksa insanın mı tanrıyı yarattığını) tartışmak değil. buna kutsal kitapları asgari ölçüde tarafsız bir gözle okuyan herkes kendi cevabını verecektir.
    ***

    biz şimdilik, kurumsal dinlerin cevaplarının saçma ve kabul edilemez olduğunu varsayalım. ama insanın anlam arayışına bilimsel bir bakış açısına sadık kalarak tatmin edici cevaplar bulmanın zorluğu da ortada. nihayetinde bilim olguları ve bunlar arasındaki ilişkileri ele alır, işte o kadar. zaten metafizik konuları ele almaya hiç de elverişli olmayan bir yöntem kullanır. durum buysa hayatın anlamı sorusunu mekanik dünyanın sınırları içerisine kalarak temellendiremeyiz. bu yüzden bir kez daha yukarı bakalım:

    -'in evrende ilk devinimi yaratan ''hareket etmeyen hareket ettiricisi'' (tanrısı?) bir ölçüde entelektüel tatmin sağlasa da işin manevi boyutuna yani anlam arayışına ilişkin hiç bir şey söylemiyordu. (bu aquinalı thomas'ın ''ilk neden'' argümanı için de aynı şekilde geçerli)

    -'nın tanrısı (bkz: ) ise tanrı herşeydir dediği için tanrı'yı hem bir kaya parçasında hem de newton'da görüyor, şefkati olduğu gibi cinayeti de evrensel ruhla ilişkilendiriyordu. bunu nasıl tanrı kavramıyla bağdaştırdığını bilmiyorum. çünkü tanrı doğadan başka birşey değilse tanrı kelimesine neden ihtiyaç duyulsun ki? herşeyin kaynağı doğadır demek daha anlaşılır olmaz mı? burada naturalistler daha samimi ve tutarlı görünüyor.

    -'in tanrısı bir miktar tatmin edici gözüküyor. bir saatçinin bir saati yapıp işlemeye bırakması gibi onun tanrısı da evreni yaratıp, onu kendi yasalarının işleyişine bırakıyor. evrenin makro ve mikro sistemlerindeki kusursuz işleyiş, hassas ayarların evrenin her yerinde oluşturduğu ve en üst seviyesinde insanı ortaya çıkardığı tasarım harikası koşullar gerçekten de evrensel bir yaratıcıya işaret ediyor gibi. atomlardan gezegenlere bu müthiş düzen ve ahengin arkasında ontolojik statüsü farklı bir varlığın olduğuna inanmak makul görünüyor. (ilk neden argümanının yarım bıraktığı işi tasarım argümanı tamamlar gözüküyor gibi.)

    ama william paley'in tanrısındaki sorun şuydu ki bu tanrı evreni yarattıktan sonra hiç bir şeye karışmaz olmuş adeta emekliye ayrılmıştı. emekliye ayrılmış tanrının iyi tarafı da evrenin işleyişine saçma sapan müdahale etmesine yani peygamberleri aracılığıyla anlamsız mucizeler sergilemesine gerek olmaması. zaten bu mucizeleri de biz hiç görüp duymamıştık, mucize denen şeyler birilerinin görüp duyduğunu başkalarına aktarmasından ibaretti. bunun da psikolojik, sosyolojik, siyasi nedenler olabilirdi. (buradaki akıl yürütme hume'a ait) ayrıca, paley'in tasavvurundaki tanrı emekliye ayrıldığından kötülük sorunu da kendiliğinden çözülmüş oluyordu.

    -'nin kitabı da bu bakış açısının bir uzantısı. orada da kurumsal dinlerin çelişkileri kanıtlarıyla elden geçiriliyor ve tanrı kavramı din kavramından ayrılıyordu. paine özellikle şu soruları soruyordu: tanrı vahyini neden tüm insanlığa değil de fi tarihinde yaşamış ayrıcalıklı kullarına gönderdi? diyordu ki, ben bu vahyi tecrübe etmedim, bana bu vahyi aktaranlar (din adamları) da tecrübe etmedi. hatta bu vahyi aldığı iddia edilen kişi yaşadı mı onu da bilmiyorum. neden inanayım?

    ve diyordu ki, vahyin içerdiği hükümler neden böyle? bu akıl almaz çelişkileri, akla ve vicdana aykırı hükümleri, bu edebiyat harikası metinleri yüce, merhametli ve bağışlayıcı bir tanrı inancıyla nasıl bağdaştıracaksınız? tanrı'yı tıpkı bir insan gibi kızan, kıskanan, intikam alan zalim bir varlık gibi göstermek tanrıya hakaret etmek değil midir? ayrıca tarihsel bir metin, çeşitli değiştirme çabalarına karşı nasıl korunacak? korunsa bile çeviri ile anlam bozulmalarına nasıl dayanacak? eğer tanrının kitabı koruduğunu iddia ediyorsak bu çelişkili, anlamsız, bilimle, sağduyuyla çelişen bu hükümlerin de bu halleriyle- ve son derece kusurlu bir şekilde- tanrı tarafından gönderili olduğunu kabul etmeliyiz ki bu da kusursuz bir tanrı anlayışıyla pek bağdaşmaz.

    Paine tanrı vahyinin belirli aracılara değil, tüm insanlığa açık olduğunu düşünüyordu. evrene yazılmış fizik yasaları, kusursuz işleyen matematik yapı ve her insanın vicdanına işlenmiş ahlak kuralları yoluyla herkes tanrı'yı kavrayabilirdi.

    başta olmak üzere aydınlanma filozofları da aynı düşünce çizgisini (bkz: ) takip etmiş ve tanrıya inanmanın, dolayısıyla hayata bir anlam atfetmenin, tek yolunun kurumsal dinler olmadığını göstermiştir.
    ***

    görünen o ki, hayatın anlamı sorusuna hayatın içinden değil de ötesinden bir cevap bulma zorunluluğuyla karşı karşıyayız.

    bu basit ama zor sorularla yüzleşen herkes için çok acı verici birşeydir. ancak arayışlarına devam edenler bir ölçüde rahatlamış gözükür.

    hala cevap arayanlar, hayattaki anlam arayışlarını ontolojik statüsü farklı yüce bir varlık üzerinden makul bir biçimde pekala gerekçelendirebilir. çünkü insanlığın ulaştığı bilgi seviyesi ve kavrayış gücü sayesinde, artık kimse hayatın anlamını temellendirmek için kurumsal dinlerin çökmek üzere olan yapısına bel bağlamak zorunda değil.

    cevabı bulamayanlara da iyi bir haberim var. bu makro sorulara cevap bulamadığınız için ilk bakışta önemli görülen gündelik sorunlara da aldırmamayı öğreneceksiniz. hatta hayatın en büyük ıstırapları (ölüm, yakınların kaybı vs) bile zamanın sonsuzluğunda ve uzayın karanlığında kaybolup gidecek. sırf bu yüzden geceleri rahat uyuyacaksınız. ayrıca hayat sizin içini dolduracağınız bir anlama sahip olabilir. nietzsche'nin kaba nihilizmine mahkum değilsiniz, dünyadaki toplam acıyı azaltıp toplam mutluluğu artırarak hayatınıza hiç bir dinin sağlayamayacağı bir anlam kazandırabilirsiniz.
    #275066 little thirty | 3 yıl önce (  3 yıl önce)
    1kişiye özel